30 Aralık 2010 Perşembe

İletişim Fakültesi’nde yılbaşı kutlaması

GSÜ İletişim Fakültesi'nin 2011 yılını kutlamak için düzenlediği kokteylde üniversitenin çalışanları bir araya geldi.

Haber ve fotoğraf: İbrahim Arslan


GSU-HA(İstanbul) Galatasaray Üniversitesi İletişim Fakültesi çalışanları 2011 yılına girerken fakültede düzenlenen bir kokteylde birlikte eğlendiler. İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Dilruba Çatalbaş’ın ağırladığı konuklar arasında üniversitemiz rektörü Prof. Dr. Ethem Tolga ve rektör yardımcısı Prof. Dr. Necmi Yüzbaşıoğlu da yer alıyordu.

İletişim Fakültesi'nin 2011 yılı için düzenlediği kutlamada akademisyenler ve tüm çalışanlar uzun uzun sohbet etme şansı yakaladı. Bol bol hatıra resmi çektiren meslektaşlar böyle bir kutlamada yan yana olmaktan oldukça memnun görünüyorlardı.


29 Aralık 2010 Çarşamba

Galatasaray Üniversitesi’nde 15. yılını dolduranlara plaket

GSÜ Rektörü Prof.Dr. Ethem Tolga, 2011 yılını karşılamak için düzenlenen kokteylde, üniversitemizde 15 yılını dolduran akademik ve idari çalışanlara teşekkür plaketi verdi. Prof. Tolga, üniversitemizin gün geçtikçe kökleşerek kendi geleneklerini oluşturduğunu belirtti.


Haber ve Fotoğraflar: Cansu Güneş SEFEROĞLU

GSU-HA (İstanbul) Galatasaray Üniversitesi mensuplarının yılbaşını kutladığı ve 2011 yılına girerken dostluk ve arkadaşlık duygularını pekiştirdiği kokteylde Galatasaray Üniversitesi’ne 15 yıldır emek veren öğretim görevlileri, idari memurlar ve diğer çalışanlar Galatasaray Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ethem Tolga’dan birer teşekkür plaketi aldılar.



Prof. Ethem Tolga, plaketleri verirken yaptığı konuşmada, Galatasaray Üniversitesi’nin yıllar geçtikçe daha da kökleşen bir kurum olduğunu ve kendi geleneklerini oluşturduğunu belirtti.



Üniversitemizde 15. yılını doldurarak plaket alan akademik ve idari personel:



Prof. Dr. Z. Merih ZILLIOĞLU

Prof. Dr. H. Beril DEDOĞLU

Doç. Dr. Sevgi İNECİ

Doç. Dr. Emre ÖKTEM

Yard. Doç. Dr. Banu Müjde KARSAK

Yard. Doç. Dr. H. Ali DURAL

Yard. Doç. Dr. Atilla DEMİRCİOĞLU

Yard. Doç. Dr. M. Ebru ANGÜN

Öğr. Gör. Gülsün GÜVENLİ                                   

Dilek  ANADOL
         
Neriman REYHAN                               

Semra DEMİRKAYA

Başak BAŞKAN

E. Mahide SARAÇOĞLU

Cumhuriyet ŞAHİN

Halis GÜL

Hayri ÇEBİ

Huriye ÇELEBİ

Aytül DİNÇER

Songül ŞENYURT                                                      

Şeref AKBULUT

Cengiz ERCAN

Ayşe BAŞEL

Ayşe CİVELEK

Nazmiye AŞUT

Sevgi BARAZ

Mustafa SÖNMEZ

Hakan ATAY

Engin AKMANGİL

Mustafa DEMİR

İbrahim ÖZCAN

Göksel DİNÇER

N. Türkan KAYAALP

Hüseyin KARABOĞA

Selahattin DOĞAN

Duran ZORLU

Özay KEMENT

Fehmi TEKDAMAR

Murat DANIŞ

24 Aralık 2010 Cuma

GSÜ'de "Ölüm elbisesi: Kumalık" belgeseli tartışıldı


Yönetmen  Müjde Arslan, belgeselini  Kürtçe çekmesinin nedenini Kürtçe’nin normalleştirilmesini sağlamak olarak belirtti.

Haber: İbrahim Arslan


GSÜ-HA(İstanbul) “Ölüm elbisesi: Kumalık” belgeselinin yönetmeni Müjde Arslan  Galatasaray Üniversitesi’nde yaptığı söyleşide kumalığın sadece Güneydoğu Anadolu Bölgesinde değil, metreslik gibi farklı biçimlerde kadına karşı baskı olan  her yerde olduğunu söyledi.

Galatasaray Üniversitesi Sosyoloji Kulübü, Kadın Araştırmaları Kulübü ve GSÜ Eğitim-Sen’in beraber düzenlediği belgesel gösteriminde yönetmen Müjde Arslan belgeseli ile ilgili bilgiler verdi. Kürtçe çekilmiş Türkçe altyazılı belgeselin neden Kürtçe olduğunu şöyle açıkladı :

“Özellikle batıda yaşayan insanların Kürtçe’yi duymaları önemli, Kürtçe’nin normalleşmesi için bu gerekli. Ayrıca  şu aşamada önemli olan Kürtçe film çekmektir.”

Söyleşiye Galatasaray Üniversitesi Öğretim Görevlisi Nazlı Ökten Gülsoy da katıldı ve kumalığın ortaya çıkma nedenleri üzerine açıklamalar yaptı. Gülsoy “Tarıma dayalı toplumlarda insan sermayesine ihtiyaç duyulduğu için  kadınlar durmadan doğurmak zorunda kalmışlardır. Bu durum yavaş yavaş değişirken,  sistem çözülürken  tam da bu noktada daha fazla acılara yol açıyor.” şeklinde konuştu.

13 Aralık 2010 Pazartesi

Galatasaray Camiası içindeki iletişim tartışıldı

Yiğit Şardan,  Galatasaray içindeki iletişimsizliği “Birinci neden Galatasaray'ın sahipsizliğidir. Galatasaray bir şirket değildir, hissedarı yoktur. Bir dernektir. Kulüpte her 3 yılda bir iktidar savaşı oluyor. Bu da iletişimde sıkıntı yaratmaktadır” şeklinde özetledi.

Haber ve Fotoğraflar: C. Güneş Seferoğlu – M. Cihangir Balkır

GSÜ-HA (İstanbul) Galatasaray Topluluğu İşbirliği Kurulu’nun  (GSTİK)  düzenlediği “Galatasaray’da İletişim Nasıl Olmalıdır”  başlıklı forumda, Galatasaray Camiası’nın büyümesinin getirdiği iletişim sorunları tartışıldı.

Galatasaray Camiası’nın 24 kurumunu bir çatı altında buluşturan İşbirliği Kurulu, her yıl bir forum düzenliyor ve Galatasaray Camiası’nın ortak sorunları bu platformda tartışılıyor. 1988 yılında kurulan GSTİK’in 1990’dan beri düzenlediği forumların, 11 Aralık Cumartesi günü Galatasaray Üniversitesi(GSÜ) Oditoryumu’nda gerçekleştirilen buluşmasına Prof. Dr. Erdoğan Teziç başkanlık yaptı.

Oturum başlamadan önce GSTİK Başkanı Av. Türker Arslan ve GS Spor Kulübü Başkanı Adnan Polat birer konuşma yaptılar. Organizasyon sahibi sıfatıyla konuşan Arslan, amaçlarının Galatasaray’daki birliği pekiştirmek olduğunu belirtti ve bu bağlamda Forum 2010’un konusunun ‘ iletişim’ olduğunu açıkladı.

Adnan Polat, GS Spor Kulübü olarak iletişim konusunda yeni bir yapılanmaya gittiklerini belirtti ve bu bakımdan Forum’un kendilerine ışık tutacağını söyledi. Mevcut durumda GS Spor Kulübü’nün Galatasaray’ın dünyaya açılan yüzü olduğunu söyleyen Polat, bundan ötürü Camia’da iletişim konusunda en hassas kurumun, Spor Kulübü olması gerektiğini belirtti.  Oturuma başkanlık yapan Prof. Dr. Erdoğan Teziç, iletişim problemi yaşamasının Camia’nın büyüdüğünün göstergesi olması bakımından sevindirici bir yan taşıdığını savundu.

Oturumda ilk konuşmacı GSÜ İletişim Fakültesi’nden Doç. Dr. Hülya Uğur Tanrıöver’di. İletişimle ilgili yerleşmiş yanlış yargılardan söz eden Tanrıöver,  ‘çağımız iletişim çağıdır’ önermesinin yanlış olduğunu vurguladı. Tanrıöver,  iletişimin olmadığı bir çağın yaşanmadığını, iletişim ortamlarında görünüyor olmanın da, iletişimin iyi yönetildiği anlamına gelmeyeceğini söyledi. Doç.Dr. Tanrıöver sözlerine şöyle devam etti:

“Emniyet Müdürlüğü’nün e-polis uygulaması her 3 günde 1 kadın ölümünü engellemiyor. Bazılarının çok memnun olduğu şekilde gençlerin Facebook’ta Twitter’da takılması gençlerin polis tarafından dövülmesini engellemiyor. CV hazırlama ve iş bulma siteleri gençlerin potansiyel işsiz olarak mezun olmasını engellemiyor.”


Tanrıöver’in konuşmasının ardından “Her şey iletişimle başlar ama hukukla biter” diye nükte yapan Teziç, sözü GS Spor Kulübü eski İkinci Başkanı ve İstanbul Serbest Mimarlar Derneği Başkanı Dr. Doğan Hasol’a  verdi. Hasol,  konuşmasında İşbirliği Kurulu’ndaki 24 kurumun neden bir araya geldiğini sorgulayarak, bu birlikteliğin kaynağı olan Galatasaraylılık’ın temel değerlerini özetledi.

Forum 2010’da kurum – birey iletişimi ile ilgili konuşan eski Kültür Bakanı Fikri Sağlar, kurumun bireyde bir aidiyet duygusu yaratması gerektiğinin üzerinde durdu. Bu yaratımın önkoşulunun da kurumun bireye güven vermesi olduğunu belirten Sağlar, Galatasaray Spor Kulübü’ne de, başarılarını Türkiye’yle paylaşmadığı yönünde bir eleştiri yöneltti.

Galatasaraylılar Derneği Başkanı Volkan Karsan, Galatasaray’ın da Türkiye ile beraber toplumsal anlayışsızlığa doğru ilerlediğini savunarak,  Camia içinde bireylerin nezaket ve zerafet kaybına uğradığından yakındı. Bir iyilişmenin öncelikle kurumlar arasında gösterilmesi gerektiğini savunan Karsan, akıl vermekten çok karşımızdakini dinlememiz gerektiğini söyledi.

GS Spor Kulübü Başkan Yardımcısı Yiğit Şardan, Galatasaray’da iletişimin mükemmeliyete kavuşamayacağını ileri sürerek gerekçelerini şöyle açıkladı:

“Birinci neden Galatasaray'ın sahipsizliğidir. Galatasaray bir şirket değildir, hissedarı yoktur. Bir dernektir. Kulüpte her 3 yılda bir iktidar savaşı oluyor. Bu da iletişimde sıkıntı yaratmaktadır. İkinci neden ise Galatasaray Kulübü milyonlarca insanın tükettiği bir kurumdur. Galatasaray, balık sofralarına, plaj geyiklerine, stad  muhabbetlerine yetecek bilgi üretememektedir. Açıkçası böyle bir bilgi yoktur. Böyle bilginin olmadığı yerde birileri dezenformasyonla bunları üretmektedir.”

Forum 2010’un soru cevap kısmında önemli tartışmalar geçti. Etkinlikte söz alan katılımcılar genel olarak, Galatasaray’da bilgi almanın zor olduğunu ve söylendiği gibi şeffaf bir denetimden bahsedilemeyeceğini öne sürdüler.

8 Aralık 2010 Çarşamba

Genç İletişimciler Yarışması’nda GSÜ’ye birincilik ödülü

Aydın Doğan Vakfı tarafından düzenlenen 22. Genç İletişimcilerYarışması’nda
GSÜ öğrenci yayını Detay’da yayınlanan “Devlet, Medya, Erkek Eliyle Kadına Yönelik Şiddet”  haberi ile İletişim Fakültesi öğrencisi Pınar Yurtsever, araştırma-inceleme kategorisinde birinci oldu.

Haber: Cansu Güneş Seferoğlu
Fotoğraflar: Mizrabi Cihangir Balkır

GSÜ-HA(İstanbul) Aydın Doğan Vakfı tarafından düzenlenen 22. Genç İletişimciler Yarışması’nda yazılı, görsel, işitsel dallarda ve reklam, internet, halkla ilişkiler kategorilerinde  yarışan üniversite öğrencisi finalistler, Hilton Convention Center’de düzenlenen bir törende ödüllerine kavuştular.

Törene; Aydın Doğan,  Eski Milli Eğitim Bakanı ve  AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Orhan Erinç, yarışmada finale kalan üniversitelerin rektör ve dekanları ile Altan Öymen, Ertuğrul Özkök ve Güneri Civaoğlu gibi ünlü ve duayen pek çok gazeteci katıldı.

Galatasaray Üniversitesi  İletişim Fakültesi’nden Pınar Yurtsever de başarılı öğrencilerden biri olarak birincilik ödülü kazandı. Yurtsever’in Detay Dergisi’nde yayınlanan “Devlet, Medya, Erkek Eliyle Kadına Yönelik Şiddet”  haberi “Araştırma-İnceleme” kategorisinde birinci oldu. Fransa’da yüksek lisans yapan Yurtsever’in yerine ödülü GSÜ İletişim Fakültesi öğrencilerinden Güneş Seferoğlu, TGC Başkanı Orhan Erinç ve Erciyes Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Fahrettin Keleştemur’dan aldı.


Doğan Grubu’nun sosyal sorumluluk projesi olarak hayata geçirdiği bu yarışmada, öğrenciler burs ve ödül kazanırken Doğan Yayın Holding kurumlarında staj yapma olanağı da kazanıyorlar. 28 üniversiteden 924 öğrencinin 922 çalışma ile katıldığı yarışmada, Erciyes Üniversitesi 15 ödülle en çok ödül alan üniversite olurken, Bahçeşehir Üniversitesi ve Ege Üniversitesi öğrencileri de çok sayıda ödül aldı.

Açılış konuşmacılarından AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, bu gibi yarışmaların öğrencilerin aldıkları eğitimi pratiğe dönüştürmesi açısından önemli olduğunu belirtirken üniversitelerle sanayi arasında kuvvetli bir bağ kurma arzusunu dile getirdi.

Aydın Doğan  Vakfı Yürütme Kurulu Başkanı Candan Fetvacı ise 22 yıldır yapılan bu yarışmanın, her geçen yıl hem katılımcı sayısındaki hem de çalışmaların kalitesindeki artış yönünden  umutlarını arttırdığını belirtti. Fetvacı: “Bu yarışma ile öğrencilerin mesleki bilgi birikimlerini pratik hayatta sınamalarını, birbirlerinin çalışmalarını görebilmelerini sağlarken gelecekteki iş hayatına hazırlanmaları için bir fırsat yaratmayı da hedefliyoruz. Öğrencilerimiz çoğunlukla gruplar halinde yaptıkları bu çalışmalarda uygulamanın zorluklarının üstesinden gelirken bir arada çalışmanın da zevkini tadıyorlar” dedi.

3 Aralık 2010 Cuma

"İki yaka"dan izlenen bir İstanbul masalı

Galatasaray Üniversitesi öğrencilerinin, İstanbul Boğazı konulu fotoğraf çalışmalarından oluşan “İki Kıta İki Yaka” sergisi Galatasaray Üniversitesi Kültür ve Sanat Merkezi’nde


Haber: Mizrabi Cihangir Balkır
Fotoğraflar: M. Cihangir Balkır, İbrahim Arslan

GSÜ_HA (İstanbul) İstanbul’un boğaz semtlerinde Galatasaray Üniversitesi öğrencilerinin çektikleri fotoğraflardan oluşan “İki Kıta İki Yaka” fotoğraf sergisi, İstiklal Caddesi’ndeki Galatasaray Üniversitesi Kültür ve Sanat Merkezi’nde açıldı. Serginin açılışını Beyoğlu Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan, Galatasaray Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ethem Tolga ve Galatasaray Spor Kulübü Başkanı Adnan Polat birlikte yaptı.


Kurdele kesiminden önce yapılan konuşmalarda, Ahmet Misbah Demircan fotoğraf karelerindeki İstanbul için şunları söyledi:

“İstanbul tarih boyunca en çok şiir yazdırmış, en çok besteye ilham kaynağı olmuş kenttir. Bir çoklarını kendine hayran bırakmış bir çoklarını kıskandırmıştır. Bugün bu İstanbul’un endamı, güzelliği bu fotoğraflara yansıyor. Bu fotoğraflar bize İstanbul’un içinden İstanbul masalı anlatıyor. Galatasaray en köklü kulübümüz; ama sadece bir kulüp değil. Lisesi ile Üniversitesi ile Beyoğlu Belediyesi’nin belleğidir Galatasaray. Serginin yaratıcısı sanatçılarımıza ve rektörümüze teşekkür ediyorum.”


Demircan’dan sonra kısa bir konuşma yapan GSÜ Rektörü Prof. Dr. Ethem Tolga, Galatasaray kurumlarının sadece eğitim ve spor kurumları değil, aynı zamanda kültür kurumları da olduğunu hatırlattı. GS Kulübü ile işbirliği içinde daha pek çok açılış yapacaklarını aktaran Pof. Tolga, sergide emeği geçen GSÜ İletişim Fakültesi çalışanlarını ve öğrencilerini tebrik etti.

GS Spor Kulübü Başkanı Adnan Polat da Galatasaray kulübünün çalışmaları ile ilgili şöyle dedi:


“Bizi sadece bir futbol kulübü olarak görmeyin. Biz bir çok farklı aktivitenin içindeyiz. Futbol bizim görünen yüzümüz, buzdağının görünmeyen yüzü çok daha büyük.”



Davetlilerle sergiyi gezen Adnan Polat ve Prof. Dr. Ethem Tolga öğrencilerle sohbet ettiler. İstiklal Caddesi’nde Galatasaray Lisesi’nin tam karşısında yer alan Galatasaray Kültür ve Sanat Merkezi’nin üçüncü katında açılan sergi 30 Ocak’a kadar gezilebilecek.





Galatasaray Üniversitesi İletişim Fakültesi, Galatasaray Spor Kulübü, Beyoğlu Belediyesi ve GS Sigorta projesinin ortağı HDI Sigorta’nın birlikte sponsor olduğu “İki Kıta İki Yaka” sergisi Galatasaray Üniversitesi ve Marmara Üniversitesi’nde fotoğrafçılık dersleri veren fotoğraf sanatçısı Öğr. Gör. Kayıhan Güven’in ve öğrencilerinin fotoğraf çalışmalarından derlendi.


15 Kasım 2010 Pazartesi

4. Sinepark'ta en iyi film: Uşak Hesabı

Galatasaray Üniversitesi İletişim Fakültesi’nin bu yıl dördüncüsünü düzenlediği Sinepark Kısa Film Festivali'nin ödülleri açıklandı ve 12 Kasım Cuma günü törenle sahiplerine verildi. Sinepark’ta en iyi film olarakYusuf Emirdar’ın yönettiği “Uşak Hesabı” seçildi.

Haber:            C. Güneş Seferoğlu
Fotoğraflar:    İbrahim Aslan

GSÜ-HA (İstanbul)  Bu yıl 165 filmin başvurduğu ve her filmin kendi türündeki filmlerle yarıştığı Sinepark Kısa Film Festivali'nde ödül kazananlar 12 Kasım Cuma günü Galatasaray Üniversitesi Coşkun Kırca Salonu’nda gerçekleştirilen törenle ödüllerini aldılar. Yusuf Emirdar’ın yönettiği “Uşak Hesabı” filmi; en iyi erkek oyuncu, en iyi komedi filmi ödüllerinin yanı sıra, 2 bin 500 TL'lik Sinepark’ın büyük ödülü Hürrem Erman Özel Ödülü'nün de sahibi oldu.


Katılımın yoğun olduğu ödül töreninde, ödül alan filmler izlendi ve ödüller jüri üyeleri ile İletişim Fakültesi öğretim görevlileri tarafından verildi.

En iyi senaryo ödülü ‘Vakit’ Erkan Kolçak Köstenli

En iyi kurgu ödülü ‘Berf’(Kar) filminden Alexandru Radu

En iyi görüntü ‘Vakit’ filminden Ozan Yörükoğlu

En iyi erkek oyuncu Uşak Hesabı filminden Ümit Erdem

En iyi kadın oyuncu Derin filminden Sevinç Üçok


Atlı Karınca kategorisinde en iyi film

Ben Neden İntihar Etmişim?’Zeynep Dilan Süren
Mansiyon ödülü

‘Yalnız Gökyüzü’ Seda Yıldız

Korku Tüneli kategorisinde en iyi film

Hamam’ Tunç Şahin

Komikaze kategorisinde en iyi film

Uşak Hesabı’ Yusuf Emirdar

Çarpışan Aramalar kategorisinde en iyi film

Kahpe Devran’ Cahit Çeçen

72 filmin katıldığı Alabora kategorisinde en iyi film

Derin’ Anıl Dinç

Sinepark en iyi filmine verilen Hürrem Erman Özel Ödülü

Uşak Hesabı’ Yusuf Emirdar

http://sinepark.gsu.edu.tr

10 Kasım 2010 Çarşamba

Atatürk 10 Kasım’da GSÜ’de anıldı

72. ölüm yıldönümünde, Galatasaray Üniversitesi’nde yapılan törende konuşan Doç. Dr. Rıdvan Akın, Atatürk’ün, Türkiye’nin kurtuluş savaşından, Cumhuriyet’in kuruluşuna kadar geçen dönemde içinde bulunduğu zorlu koşulları anlattı.

Haber: M. Cihangir Balkır
Fotoğraf: İbrahim Arslan

GSÜ-HA (İstanbul) Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün 72. ölüm yıldönümü nedeniyle GSÜ Aydın Doğan Oditoryumu’nda bir tören düzenlendi. Törene; GSÜ Rektörü Prof. Dr. Ethem Tolga, öğretim üyeleri, üniversite çalışanları ve öğrenciler katıldı. Saygı duruşuyla başlayan anma töreninde daha sonra İstiklal Marşı okundu. Toplantıya,  Doç. Dr. Rıdvan Akın’ın “Atatürk Döneminde Türkiye” adlı sunumuyla devam edildi.

Konuşmasında Büyük Taarruz’dan Cumhuriyetin kuruluşuna kadar olan dönemi anlatan Doç. Dr. Rıdvan Akın,  Kurtuluş Savaşı ve ertesinde ülkenin ve Mustafa Kemal’in içinde olduğu zorlu şartları aktardı. Mustafa Kemal’in savaş yıllarında her dediği yapılan, büyük destek gören bir lider olmadığını, ancak kazandığı başarılardan sonra Eylül 1922’de İstanbul Hükümeti’nin bile kendisine teşekkür telgrafı yollamak zorunda kaldığını belirten Akın, “ileri demokrasimiz” sayesinde bugün “Atatürk’ü sevmiyorum” diyebilen vatandaşlar da olduğunu vurguladı. Atatürk’e sıklıkla yapılan eleştirileri anımsatarak, O’nun kazanımlarına vurgu yapan Akın, laikliğin ‘din ve devlet işlerini birbirinden ayırma’ya indirgenemeyeceğini, laikliğin asıl altı çizilmesi gereken koşulunun “hükümetin meşruiyetini dinden almaması” olduğunu söyledi. Akın sözlerini,  “Türkiye’nin bugününden Atatürk değil son 60 yıldır ülkeyi yönetenlerin sorumludur.” diyerek tamamladı.

9 Kasım 2010 Salı

IV. Sinepark Kapılarını Açıyor !

Genç sinemacıları ülkemizde son yıllarda canlanan tür sinemasına teşvik etmek amacıyla Galatasaray Üniversitesi İletişim Kulübü tarafından bu sene dördüncüsü düzenlenen Sinepark Kısa Film Festivali’nin finalistleri 9-10 Kasım tarihlerinde Galatasaray Üniversitesi Kültür ve Sanat Merkezi’nde, 11-12 Kasım tarihlerinde ise Galatasaray Üniversitesi Cep Sineması'nda gösterilecek.

GSU-HA (İstanbul) Korku, aksiyon, fantastik ve bilimkurgu türündeki kurmaca kısa filmlerin “Korku Tüneli”, komedi filmlerinin “Komikaze”, dram türüne giren filmlerin “Alabora”, belgesel filmlerin “Çarpışan Aramalar” ve lise öğrencilerinin kısa filmlerinin “Atlı Karınca” bölümlerinde yarıştığı Sinepark Kısa Film Festivali’ne bu sene toplam beş kategoride başvuran 165 film arasından belirlenen 25 finalist, yönetmen Ümit Ünal, oyuncu Demet Evgar, yapımcı Mehmet Altıoklar, yapımcı Fuat Erman, belgesel sinemacı Doğa Kılcıoğlu, sinema eleştirmeni Esin Küçüktepepınar ve görüntü yönetmeni Hasan Gergin’den oluşan jüri tarafından değerlendirilecek. Sinepark’ın en iyi filmine "Hürrem Erman Özel Ödülü"nün verileceği ödül töreni 12 Kasım Cuma günü saat 18:30’da Galatasaray Üniversitesi Coşkun Kırca Salonu'nda yapılacak.

Ayrıntılı bilgi ve program için : http://sinepark.gsu.edu.tr/

3 Kasım 2010 Çarşamba

GSÜ'de Model BM Eğitim Konferansı

GSÜ-HA (İstanbul)  Galatasaray Üniversitesi Uluslararası Hukuk ve Diplomasi Kulübü (UHDK) 6-7 Kasım 2010 tarihlerinde GSMUN FALL 2010 adlı Model Birleşmiş Milletler (BM)  Eğitim Konferansı düzenliyor. Konferans,  Birleşmiş Milletler'in karar alma organlarını, Türk öğrencileri uygulamalı olarak yaşatacak.

Galatasaray Üniversitesi öğrencilerinin  ilk olarak geçtiğimiz Şubat ayında düzenledikleri ve bu dönem de  6-7 Kasım’da ikinci kez düzenlemekte oldukları bu konferans, lise ve üniversite öğrencilerini BM çalışmaları hakkında bilgilendirmeyi ve aktif katılımını hedefliyor. Teması “Bütünsel Sürdürülebilir Kalkınmada Kadının Rolü” (Tracking the Role of Women in Integral Sustainable Development) olan konferansın eğitim dili Türkçe, oturum dili ise İngilizce.

Üç farklı komitede Birleşmiş Milletler'in karar alma mekanizmaları canlandırılacak ve katılımcılar çeşitli ülke delegelerinin rollerini üstlenerek bu konu üzerinde tartışacaklar. Ayrıca konferansa birçok akademisyen de konuk konuşmacı olarak katılacaklar.


Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin “Kadının Dünyada Barış ve Güvenliğin Sağlanmasındaki Rolü” ile ilgili 1325 nolu kararnamesinin 10. yılının kutlandığı şu dönemde GSMUN FALL 2010 bu kutlamaların Türkiye ayağını oluşturacak ve katılımcıları olası çözümler üzerine düşünmeye sevk edecek.

Konferans hakkında daha fazla bilgi için http://gsmun.blogspot.com sitesini ziyaret edebilirsiniz.

21 Ekim 2010 Perşembe

Juppé: Avrupa güçlü durumda değil

Fransa Cumhuriyeti Eski Başbakanı, Bordeaux Belediye Başkanı Alain Juppe, ‘Mali Kriz Karşısında Sürdürülebilir Kalkınma’ başlıklı konferans için Galatasaray Üniversitesi’ndeydi. Juppe Türkiye’nin AB ile müzakerelerine ilişkin soruların kendisi için işkence olduğunu söyledi.


Haber: Bartu Ercan
Fotoğraflar: Mızrabi Cihangir Balkır



GSÜ-HA (İstanbul) Galatasay Eğitim Kurumları Yüksek Destek Komitesi Başkanı Juppé, GSÜ Ekonomi Bölümü Başkanı Prof. Dr. Ahmet İnsel ile “Mali Kriz Karşısında Sürdürülebilir Kalkınma” konulu soru yanıtlı konferansta, Türkiye’nin birinci sınıf bir ülke ve ekonomi olduğunu ancak Avrupa Birliği’nin üyelik için zamana ihtiyaç duyduğunu söyledi.

Galatasaray Eğitim Vakfı Başkanı İnanç Kıraç ve Galatasaray Üniversitesi Rektörü Profesör Ethem Tolga’nın daveti üzerine geldiğini belirten Juppé; Galatasaray Üniversitesi’ne çok önem verdiğini, hatta ilk kurucularından biri olduğunu ayrıca o dönemin Cumhurbaşkanı Turgut Özal‘ın da emeğinin yadsınamaz olduğunu belirterek konuşmasına başladı. Galatasaray Üniversitesi’nin Türkiye’nin en iyi üniversitelerinden biri haline geliş sürecini takip ettiğini, Fransız - Türk işbirliğinin oluşmasına katkıda bulunmaktan mutluluk duyduğunu belirten Juppé, gelecekte de paylaşımların devam edeceğine işaret etti.

Büyümeye devam mı?

Konuşmasına soru - cevap şeklinde devam eden Juppé; Prof. Dr. Ahmet İnsel’in “Sizce sürdürülebilir kalkınma politikaları krize karşı bir önlem olarak düşünülebilir mi?” sorusuna şöyle cevap verdi:
“Dünya yönetimi çok önemli bir konu. Çok kutuplu bir dünya olduk. Çok taraflılık bazı süreçleri tıkayabilir. Sürdürülebilir Kalkınma Stratejileri buna meydan okumalıdır. Engelleme işlemi görmektense bir cevap olmalıdır.
Bazı çevreciler daralma politikasını savunuyor. Ben bu fikri hiç sevmiyorum ve bunun neredeyse ahlaksızlığın sınırında olduğunu düşünüyorum. Fakirlik azalmış olabilir. Ama yoksulluk hala vahim bir şekilde devam ediyor. Dolayısıyla yoksulluğa karşı mücadele etmek için hastane, okul inşaat etmek lazım. Bu da büyümedir. Daralma ve küçülme ahlaki ve ekonomik bir biçimde kabul edilemez.”

Çözüm ne?

Sorunun çözümü hakkında fikrini soran Prof. İnsel’e Çin‘i örnek veren Juppé: “ İnsanlar rahat rahat nefes alamıyor. Dizi dizi programlar başlattılar. Elektro nükleer santral yapıyorlar . Her ne kadar tartışılsa da. Barajlar inşaa ediyorlar. Yükselmekte olan ülkeler yavaş yavaş işin vahim boyutunu anlamaya başladılar” diye yanıt verdi. Belediye başkanı olduğu Bordeaux‘dan örnek veren Juppé yüksek elektrik faturalı binaları yalıtım yapmaları konusunda uyardıklarını söyledi.

Ben Türkiye’yi seviyorum

Türkiye’nin AB müzakereleri hakkındaki görüşlerine de Ahmet İnsel’in sorusu üzerine yer veren Juppé ; bu sorunun kendisi için işkence ifade ettiğini ama soruyu da cevapsız bırakmayacağını söyledikten sonra şöyle devam etti:
“Tutkuyla konuşulan bir konu bu. Biraz da aşk meselesi. Burada siz Avrupa bizi seviyor mu sevmiyor mu diye düşünüyorsunuz.
Her gittiğim yerde söylüyorum. Türkiye ekonomik, kültürel, askeri olarak birinci sınıf bir ülke. Bu durum yadsınamaz. Ama bu işin tutku kısmı. Bir de işin akıl kısmı var. Ben size bir şey sormak isterim. Birazcık Avrupa’daki durumu anlayışla karşılayabilir misiniz? Bugün Avrupa güçlü bir durumda değil. Dolayısıyla insanlar tereddüt içinde. ‘Biz gelirsek daha güçlü olursunuz’ diyebilirsiniz. Ama taktir edersiniz ki biraz zamana ihtiyacımız var. Toparlanmamız lazım” diyerek sözlerini tamamladı.

6 Ekim 2010 Çarşamba

Birand: Türkiye inşaallah Amerika olur

Mehmet Ali Birand, Galatasaray Üniversitesi İletişim Fakültesi açılış dersinde
Haber: Bartu Ercan
Fotoğraflar: Duygu Odabaşı

İstanbul (GSÜ- HA) Galatasaray Üniversitesi İletişim Fakültesi’nin yeni yıl açılış dersini veren CNN TURK Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Ali Birand, ‘Çok iyi bir Üniversite’de okuyorsunuz, çok şanslısınız. Şanslı olduğunuzu şu an fark etmemiş olabilirsiniz. Ben de düşümüyordum. Fakat iş hayatında ne yaptıysam, okulda aldığım eğitimle yaptım’ dedi.


İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Dilruba Çatalbaş, Birand’ı takdim konuşmasında, Gazetecilere Özgürlük Platformu’nun açıklamasına değinerek, halen ülkemizde cezaevlerinde 48 gazeteci bulunduğunu ve 700 gazetecinin de davalar nedeniyle ceza ve tazminatla karşı karşıya bulunduğunu hatırlatarak, Türkiye’nin ifade özgürlüğü açısından halen dünyada 122. sırada bulunduğunun altını çizdi.

Galatasaray Üniversitesi İletişim Fakültesi 2010-2011 öğretim yılına başlarken, Aydın Doğan salonunda gerçekleştirilen, "Türkiye son 10 yılda nereden nereye geldi?" konulu ilk dersi veren Mehmet Birand, Türkiye’nin büyük bir dönüşüm içerisinde olduğunu anlattı. Geçmişin geride kaldığını, geleceğin Türkiye’sinin çok farklı olduğunu belirten Birand, bağnazlıktan bir an önce kurtulmak gerektiğini vurguladı.


Prof. Dr. Dilruba Çatalbaş
 Değişime örnek vererek yıllar önce sanatçı Ahmet Kaya’nın uğradığı saldırıya gönderme yapan Birand, ‘ Çok yıpratıcı, kötü bir durumdu . Çok fena oldum. Haber geldiği zaman olayın üzerine gitmememiz gerektiği tembihlendi’ diye o günlerin zorluklarını anlattı. Bugünün Türkiyesi’nin ise çok farklı olduğunu, ifade özgürlüğünün gelişme gösterdiğini öne sürdü.


Konuşmasında Kürt sorunu ve PKK‘ya da yer veren Birand, sorunun silahla değil, siyasetle çözülmesi gerektiğini vurguladı. Siyasetçilerin bu çözüme sıcak bakmadığını, ‘Bunca insan öldü. Bunun bir karşılığı olmalı’ düşüncesinin hakim olduğunu söyledi. Çözümün toplumların birbirlerini anlamasında yattığını, anlama kavramanın içselleştirilmesi gerektiğini savundu. Bu düşüncelerin Üniversitelerde başlatılması gerektiğini anlatan Birand, sorunların eğitimle çözülebileceğini ifade etti.



Türkiye İran’laşmaz

Öğrencilerin sorularını da yanıtlayan Birand, bölgesel politikalar İran, ABD nükleer savaş gibi konulara ilişkin düşüncelerini anlattı. Birand, İran konusunda, “Türkiye kesinlikle muhafazakarlaşacak ama İran gibi olmayacak” dedi.

Bir öğrencinin Türkiye’nin Amerikanlaşmasına ilişkin kaygılarını belirttiği sorusu üzerine de Birand şöyle konuştu:

“Türkiye inşaallah Amerika oluyor. Eğer fakir kalmak istemiyorsanız, diyet ödemeden zenginleşme olmuyor. Diyeti hep halk öder, özelleştirmede de halk öder, zenginleşiyorsak hiç değilse ben risk aldım ama benden sonrakiler, torunlarının torunları zengin olacak” diye düşünmek lazım şeklinde konuştu.






4 Ekim 2010 Pazartesi

Geleceğin gazetecileri Bab-ı Ali Şenliği’nde kaygılarını anlattılar





Haber ve fotoğraflar: Cansu Güneş SEFEROĞLU


İstanbul ( GSÜ_HA)  Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin düzenlediği “Geleceğin Gazetecileri Konuşuyor” adlı panel İstanbul’da bulunan 9 üniversiteden gelen öğrencilerin katılımı ve TV 8’den Gökmen Karadağ’ın sunumuyla gerçekleşti. 3. Bab-ı Ali şenliği kapsamında yapılan panelde Yeditepe, Marmara, Bilgi, İstanbul Ticaret, Bahçeşehir, Galatasaray, Kadir Has ve Maltepe Üniversiteleri’nden öğrenciler mesleğe yönelik beklenti ve kaygılarını anlattı. Galatasaray Üniversitesi’nden katılan Burcu Aydındağ ve Mizrabi Cihangir Balkır, stajın ücretsiz köleliğe dönüştüğünü ve medyanın tek sesli olduğunu belirttiler.


Geleceğe yönelik oldukça kaygılı olduklarını söyleyen geleceğin gazetecileri, özellikle medyadaki stajyer öğrencilere bakıştan ve meslekteki güvencesiz, sigortasız çalışma şartlarından duydukları rahatsızlığı belirttiler. İyi gazetecilerin öldürüldüğünü ve ifade özgürlüğünün kısıtlandığını öne süren öğrenciler, internet gazeteciliğinin ve blogların biraz olsun bu tabloyu yıktığına işaret ettiler.



İletişim fakültelerinde verilen eğitimin önemli olduğunun altını çizen Burcu Aydındağ, staj zorunluluğu olmamasına rağmen bir televizyon kanalında staj yaptığını belirtti ve ‘Basında staj demek bir çoğumuz için ücretsiz kölelik demek. Ayrıca stajyer yoğunluğu da çok fazla, bu yüzden staj verimli geçmiyor. Bir çok iletişim fakültesi öğrencisi var ve bunun yanında diğer fakülte öğrenci de medyada staj yapmak istiyor. Bu durum medya patronları tarafından fırsata çevriliyor.’ dedi. Ümitsizliğe sürüklenmelerinin nedeninin, medyadaki tekelleşme ve gazetecinin emeğinin karşılığını alamadan sendikasız çalışmaya itilmesinin sonucu olduğunu söyledi.



Gazetecilerin özgünlüğünü ortaya koyamadığına işaret eden Mizrabi Cihangir Balkır, nasıl bir gazeteci olduğu sorusunun hangi medya organında çalıştığına göre şekillenmesini eleştirdi. Ana akım medyanın tek tip bir söylem geliştirdiğini, aynı kelimeleri ve cümleleri kullanarak genel kabul gören ifadelere yer verirken radikal söylemi dışladığını ifade etti. Gazetecilerin özgürlüğünün sınırlı olduğunu belirten Balkır sorunun çözümünde alternatif medya organlarının etkili olabileceğini savundu. Gazeteciliğe üretici olarak katılım konusunda, toplumun her sınıfından insanın bulunmadığının altını çizerken her sorunun eleştirisiin gazeteciye yüklenmemesi gerektiğini, okuyucunun da eleştirel bir bakış açısıyla haberlere yaklaşmasınıi vurguladı.

 


Sektörel sorunların yanı sıra İletişim Fakülteleri’ndeki sorunların da irdelendiği panelde, üniversitelerdeki yüksek kontenjanlar ve bütçe azlığı eğitimin önündeki temel sorunlar olarak öğrenciler tarafından öne çıkarıldı. Gökmen Karadağ ise kontenjanların ilk olarak özel radyo ve kanalların kurulmasıyla doğan ihtiyacı karşılamak üzere arttırıldığının ancak zamanla arz talep dengesinin değiştiğini, özel radyo ve televizyonların ihtiyacının çok üstünde öğrencinin mezun olduğunu belirtti.

8 Temmuz 2010 Perşembe

Siyaset Bilimi Uzmanları Galatasaray Üniversitesi'nde Yetişiyor

Galatasaray Üniversitesi Siyaset Bilimi Tezsiz Yüksek Lisans Programı (Türkçe) ikinci yılında bu alanda uzmanlar yetiştirmeye devam ediyor. 05-23 Temmuz 2010’da ön kayıtların başlayacağı program, farklı disiplinlerden gelen kişilere de hitap ediyor.

GSU-HA (İstanbul) Siyaset bilimini, siyaset-toplum ilişkileri bağlamında ele alan, farklı disiplinlerden gelen adaylar için, çağın gereklerine uygun ve özellikle Türkiye odaklı bir programın gerekliliği, Galatasaray Üniversitesi Siyaset Bilimi Bölümü’nü, 2 yarıyıla yayılmış, 10 dersten oluşan bir tezsiz yüksek lisans programını başlatmaya yöneltti.

Program, Türkiye’deki siyaset-toplum ilişkilerini, disiplinlerarası bir yaklaşımla ele alıyor. Böylece, farklı bilim dallarında öğrenim görmüş, siyaset bilimine ilgi duyan orta ve üst düzey yöneticilere, donanım ve analiz yeteneği kazandırmanın yanı sıra, kamu ve özel sektör kuruluşlarına, yerel yönetimler, medya ve sivil toplum kuruluşlarına araştırmacılık ve danışmanlık yapabilecek uzmanlar yetiştirmeyi hedefliyor.

Siyaset Bilimi Tezsiz Yüksek Lisans Programı, Avrupa Birliği’nde Kentsel Politikalar, Türk Siyasal Yaşamı (1945-1980), Küreselleşme ve Demokrasi, Siyasal Semboller ve Ritüeller, Yeni Toplumsal Hareketler, Propaganda Sineması ve Milliyetçilik, Türkiye’de Vatandaşlık, Türk Siyasi Tarihi, Türk Siyasetinin Sosyolojisi, Avrupa Birliği’nde Yönetişim gibi alanları içeriyor.

Programın öğretim üyesi kadrosu Ahmet Kuyaş, Birol Caymaz, Füsun Üstel, Hakan Yücel, Özgür Adadağ, Yeşeren Eliçin ve Yüksel Dinçer’den oluşuyor. Ayrıca konularında uzman bazı akademisyenler, konuk öğretim üyesi olarak seminerler veriyor.

Programa kayıt koşulları için Galatasaray Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü'nün web adresine bakılabilir (http://www.gsu.edu.tr/tr/duyurular/index.php?duyurukodu=1542).

Ayrıntılı bilgi için:
Yrd.Doç.Dr. Hakan Yücel
Galatasaray Üniversitesi
İktisadi İdari Bilimler Fakültesi
Siyaset Bilimi Tezsiz Yüksek Lisans Programı Koordinatörü
Tel: 0212 227 44 80 / 295

28 Haziran 2010 Pazartesi

Galatasaray Üniversitesi 2010 mezuniyet töreninde hüzün ve sevinç bir aradaydı

Galatasaray Üniversitesi 17. mezuniyet töreni heyecanı 25 Haziran tarihinde yaşandı. Üniversitenin akademik kadrosu ve mezun olan öğrencilerin yakınları dışında birçok davetlinin katıldığı törende eğitim yılı başında minibüsün altında ezilerek yaşamını yitiren Elbruz Bilge anıldı. 

 Haber Fotoğraf: Mizrabi Cihangir Balkır

GSÜ-HA (İstanbul) Törende ilk olarak mezun öğrenciler adına Hukuk Fakültesi öğrencisi Kerem Çelikboya söz aldı. Galatasaray Üniversitesi'nde öğrenci olmanın yaşattığı karmaşık duyguları özetleyen Çelikboya, Galatasaray Üniversitesi öğrencisinin sanıldığı üzere kibirli, toplumdan kopuk, apolitik olmadığını söyledi. Çelikboya kaybettikleri arkadaşları Elruz Bilge'nin vefatının ardından biraraya gelip tepki geliştirebilen öğrencilerin bunu kanıtladığını dile getirdi.  Bu vesileyle lise ve üniversite öğrencilerine burs vermek hedefiyle oluşturulan Elbruz Bilge Kardeşlik Fonu'ndan da söz eden Çelikboya kendisini dinleyenlerden bu fona sahip çıkıp destek vermelerini istedi. 

Törende ikinci konuşmacı Galatasaray Üniversitesi Mezunları Derneği Başkanı Bayram Kaymak idi. Kendisinin aynı heyecanı 2004 yılında yaşadığını bildiren Kaymak iş hayatına atılan ilk adımlarda Mezunlar Derneği'nin iyi bir yol gösterici ve dayanak olduğunu söyledi. Yardımlaşmanın Galatasaray'ın temel unsurlarından biri olduğunu dile getiren Kaymak Galatasaray Eğitim Vakfı çatısı altında toplanan Üniversiteli Fonu'nun büyütülmesi için destek çağrısı yaptı.

Daha sonra kürsüye çıkan Galatasaray Eğitim Vakfı İkinci Başkanı Yiğit Okur yaptığı nükteli konuşmasıyla dinleyenleri sıkça güldürürken mezun olan öğrencilere iki nasihatta bulundu. Yurtdışına gidecek öğrecileri bu kararlarında desteklediğini söyleyen Okur, orada kendisini geliştiren gençlerin geri dönmeleri gerektiğini sözlerine ekledi. Kendisi de uzun yıllar yurtdışında yaşamış olan Okur, Türkiye'ye geri dönmeyen arkadalarının komik ve hüzünlü hikayelerini anlattı. İkinci olarak öğrencilerden sahip oldukları iki dil kullanma becerisini korumalarını isteyen Okur kendilerine bunlara yenilerini eklemelerini de öğütledi.

Okur'dan sonra söz alan Fransa İstanbul Başkonsolosu Hervé Magro Fransa Türkiye ilişkisinde Galatasaray camiasının tuttuğu yere değinerek Galatasaray Üniversitesi'nin bu ilişki için geliştirilmesi gereken önemli bir ortaklık olduğunu söyledi.

Kürsü sırası Üniversite akademik kadrosuna geldiğinde ilk konuşmacı Galatasaray Üniversitesi Fransız Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Hélène Zajdela oldu. İlk olarak Üniversite'nin güzel coğrafyasında öğrenci olmanın zorluğuna değinen Zajdela bu zorlu dönemi atlatan öğrencileri kutlarken onlara destek olan aileleri de tebrik etti. Üniversite'nin18 yılda katettiği aşamaları anlatan Zajdela GSÜ'nün geldiği noktada Türkiye'nin altı araştırma üniversitesinden biri olduğunu ve artık rüştünü ispat ettiğini söyledi.

Mezuniyet belgelerinin takdiminden önce son konuşmayı Üniversite rektörü Prof. Dr. Ethem Tolga yaptı. Haldun Taner'in bir makalesinden alıntıyla Galatasaray’ı dört temel öğe ile özetleyen Tolga bunları şöyle sıraladı: Humour, yani zeka içeren ince espri anlayışı; dayanışma anlayışı; hoşgörü anlayışı; metodik düşünme anlayışı. Üniversite'nin de bu özellikler çerçevesinde büyük yol katettiğini söyleyen Tolga ayrıca lisans üstü eğitimde gösterdikleri gelişmeden duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Tolga mezun öğrencilere iyi dileklerini sunduktan sonra bölümlerini birincilikle bitiren öğrencilere belgelerini ve plaketlerini sundu. Tolga'dan sonra Fakülte Bölüm Başkanları öğrencilerine belgelerini vermek için kürsüye çıktılar. Belgelerin takdiminden sonra günün son etkinliği için öğrenciler ve davetliler Süslü Salon'daki kokteyle katıldılar.

28 Mayıs 2010 Cuma

“Kısa vadeli kâr amacı sanatı öldürür”

Fransa’da Mitterand dönemine damgasını vurmuş bir çok yeniliğin öncüsü olarak tanınan Kültür ve Eğitim Bakanı Jack Lang Galatasaray Üniversitesi'nde verdiği konferansta döneminde uygulanan kültür politikalarından, kültür ile ekonomi arasındaki ilişkiye kadar birçok konuya değindi.



Haber ve Fotoğraflar: Mizrabi Cihangir Balkır

GSÜ-HA (İstanbul) “Kültür, Ekonomi ve Demokratikleşme” başlığı altında 27 Mayıs Perşembe günü bir konferans veren Jack Lang, François Mitterand'ın 1981 yılında iktidara gelmesiyle başlayan Kültür Bakanlığı macerasında radikal ve kararlı bir duruşu olduğunu belirtti. Uzun bir aradan sonra iktidara gelen Sosyalist Parti'nin barışçıl bir devrim dönemi yaşattığını vurgulayan Lang, uyguladığı kültür politikaları yüzünden çokça eleştirildiğini anlattı. Kültür ve ekonominin birbirinden ayrı düşünülmemesi gerektiğine inanan Lang, “bugün 30 sene önce söylediklerim daha fazla önem kazandı” dedi. Kültür ekonomisinin bir sektörü olduğunu belirten Lang bu sektörün gün geçtikçe büyüdüğünü söyledi.

“Kültür ve eğitimin önceliğini hiçbir şeyin gölgelemesine izin vermedik. Önemli bir bütçe ayırdık Kültür Bakanlığı'na. Mitterand iktidarda kaldıkça bu bütçeyi her sene artıracağız ve %1'e kadar çıkaracağız dedik. Bu sözümüzü tuttuk. 1983 ve 1992-1993 dönemlerinde Mitterand iki kere ekonomik krizle karşılaştı. Kriz nedeniyle bütçemizi kısmamız gerektiğini söylediler ama biz tam da kriz nedeniyle bütçemizi arttırmaya devam etmeliyiz dedik.”

Global ve demokratik bir kültür politikası takip ettiklerini söyleyen Lang, her yaştan ve her yerdeki vatandaşa kültür ve sanat hizmeti sunmaya çalıştıklarını söyledi. Yurtdışındaki sanatçılarla da iyi ilişkiler kurduklarını aktaran Lang, Türkiye'de darbe nedeniyle barınamayan Yılmaz Güney'i ağırladıklarını da hatırlattı.

“Kısa vadeli kâr amacı güdüldüğünde her sanat öldürülür” diyen Lang, kitapçı ve yayınevleri için uyguladıkları politikaları örnekledi. Sanat eserinin herhangi bir ticaret malı olmadığını vurgulayan Lang bu alanın gelişmesinde devlet politikalarının önemine değindi:

“Fransız Sineması bugün dünyada ikinci sırada ise bunda çıkardığımız özel yasaların rolü büyüktür. İtalya Sineması dünyanın en iyisiydi ama bugün hala iktidarda olan kişi onu yok etti. Televizyon onun elindeydi ve açıkça sinemayı desteklemedi.”

Konuşmasını kısa tutup daha çok dinleyicilerin sorularını cevaplamak isteyen Lang, “Fransız Kültürü'nün dünyadaki etkisinin azaldığını düşünüyor musunuz?” sorusu karşısında sözü aydınlara getirdi:

“Sartre, Camus gibi ve onlar kadar değerli insanlar bugün de mevcut ama o kadar etkin değiller. Artık dünyada entelektüel önderleri piyasanın kuralları tayin ediyor.”

Fransa'da banliyölerdeki kültürel farklılık konusunda söz alan bir başka katılımcı “müze açmanın ve kamuflaj niteliğindeki sanatsal çalışmaların yerine, gayreti buralardaki kültürel uzlaşmaya harcamak gerekmez mi?” diye sordu. Yanıt vermenin zor olduğunu belirten Lang, banliyölerin sadece Fransa'nın değil bütün büyük şehirlerin sorunu olduğunu ve bu sorunun sadece kültürel bazlı bir çözümü olamayacağını belirtti. Böylesine büyük sosyal ve kentsel bir ayrımın uzun süre muhafaza edilemeyeceğini de vurgulayan Lang çözüm için kollektif bir siyaset gerekiyor dedi.

1981-1986 ve 1988-1993 seneleri arasında Kültür Bakanlığı, 1992-1993 ve 2000-2002 seneleri arasında da Eğitim Bakanlığı görevini üstlenen Jack Lang, Fransa'da bir çok yeniliğin öncüsü olarak hatırlanıyor. 1981'de Fransa'da Müzik Bayramı'nın yaratıcısı olan Lang, Avrupa Kültür Başkenti Projesi'nin de öncüsü. Paris Nanterre Üniversitesi'nde Hukuk Profesörü unvanı da olan Lang halen Sosyalist Parti üyesi.

24 Mayıs 2010 Pazartesi

Eski Adalet Bakanı Rachida Dati GSÜ’deydi

Fransa Eski Adalet Bakanı Rachida Dati, “Fransa’da Hukuk Alanındaki Reformlar” başlıklı bir konferans vermek üzere GSÜ’deydi. Dati, Hakimlerin bağımsız olması gerektiğini desteklerken “Savcılar bağımsız olmak zorunda değil” dedi.

Haber ve Fotoğraflar: Pınar Yurtsever

GSÜ-HA (İstanbul) Fransa Eski Adalet Bakanı ve milletvekili Rachida Dati, “Fransa’da Hukuk Alanında Yapılan Reformlar” başlıklı bir konferans vermek üzere Galatasaray Üniversitesi’ni ziyaret etti. Dati, Galatasaray’ın dışarıda da iyi bilinen bir kurum olduğuna vurgu yaptı ve “Galatasaray sadece bir dostluk sembolü değil, siyasi bir kurumdur” dedi. Atatürk’ün laikliğin ve Fransız değerlerinin yakın takipçisi olduğunu belirten Dati, her gün değişen dünyada, hukuki düzenlemelerin de bu bağlamda değişmek zorunda olduğunu vurguladı.

Erdoğan Hükümeti’nin politikalarını ilgiyle takip ettiğini ve bu politikaların Türkiye’yi daha demokratik bir ülke haline getirmesini umut ettiğini belirtti.

Türkiye ve Fransa’nın kaderlerinin birbirine bağlı olduğunu ve iki ülkenin sıkı bir dostluğunun bulunduğuna dikkat çeken Dati, “Türkiye bir demokratikleşme sürecinde. Avrupa Birliği ve Fransa’nın Türkiye’ye ihtiyacı var.” dedi.

Görüşülmekte olan Anayasa değişikliği üzerine gelen bir soruya “Bu Türkiye’nin iç meselesidir” şeklinde yanıt verdi. Ancak mevcut sisteme yönelik görüşlerini dile getiren Dati, “Referandum halka verilen ikinci bir şans niteliğinde. Türk halkı, Anayasası hakkında karar verebilme imkânına sahip, bu demokratik bir şanstır.” dedi.

Fransız sistemindeki Hakimler Yüksek Kurulu’nun (Conseil Superieure de la Magistrature) görev ve yetkilerine de değinen Rachida Dati, “Hakimler bağımsız olmalıdır ancak savcılar bağımsız olmak zorunda değil. Çünkü hakim karar veren kişidir oysa savcı değil” dedi.

20 Mayıs 2010 Perşembe

Fransa Eski Adalet Bakanı GSÜ’ye geliyor

Sarkozy Hükümeti’nin Eski Adalet Bakanı, Milletvekili Rachida Dati, “Fransa’da Hukuk Alanındaki Reformlar” başlıklı bir konferans vermek üzere Galatasaray Üniversitesi’ne geliyor.


GSÜ-HA (İstanbul) Avrupa Birliği Milletvekili ve Fransa Eski Adalet Bakanı Rachida Dati Galatasaray Üniversitesi’ne geliyor. Dati “Fransa’da Hukuk Alanındaki Reformlar” başlıklı bir konferans verecek. Galatasaray Üniversitesi Yıldızhan Yayla Salonu’nda 21 Mayıs Cuma günü saat 16.00’da başlayacak konferans tüm katılımcılara açık ve ücretsiz.

Sarkozy Hükümeti’nde Adalet Bakanı olarak görev yapmış olan Milletvekili Dati, bu mevkiye yükselmiş ilk Magrep kökenli bakan olarak tanınıyor.

19 Mayıs 2010 Çarşamba

“Fotoğraflara bakarak adeta boğazı yudumluyoruz”

Bu yıl üçüncüsü düzenlenen “İki Kıta İki Yaka” fotoğraf sergisi, Galatasaray Üniversitesi Ord. Prof. Taner Tahir Salonu’nda fotoğrafseverlerle buluştu. Açılış kokteyline Rektör Prof. Dr. Ethem Tolga’nın yanı sıra pek çok öğretim üyesi ve öğrencinin katıldığı sergi bir ay boyunca İstanbul Boğazı’ndan ve çevresindeki güzelliklerden fotoğraflara yansıyanları ziyaretçilerine sunacak.

Haber-Fotoğraf: Özgür Erdem UZUN

GSU-HA (İstanbul) Serginin açılış konuşmasını yapan GSÜ İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Dilruba Çatalbaş, Bir eğitim kurumu olarak ayrıcalıklı bir yerde bulunan Galatasaray Üniversitesi’nin, bu ayrıcalığın verdiği sorumlulukla bugünü belgeleyerek yarına yansıtıp yaşatabilmesi gerektiğinin altını çizdi. Bu yıl üçüncüsü düzenlenen sergiyi gelecek yıldan itibaren hem amatör hem de profesyonellere açabilmeyi amaçladıklarını da sözlerine ekledi.

Görüşlerini aldığımız Rektör Prof. Dr. Ethem Tolga ise şunları söyledi: “Gerçekten Üniversitemize yakışan bir sergi olmuş. Fotoğraflara bakarak adeta boğazı yudumluyoruz. Ayrıca sergiye Hukuk Fakültesi’nin ev sahipliği yapması da çok hoş.”

Serginin içeriğiyle ilgili olarak yorumlarda bulunan Öğr. Gör. Kayıhan Güven de, amaçlarının varolan Boğaz kültürünü göstermek olduğunu söyledi. Sürekli gelip gittiğimiz, yanı başında olduğumuz Boğaz’ın değişen kültürden nasibini aldığını ve sergilenen fotoğraflarda öğrencilerin ve kendisinin de bu toplumsal değişimin etkilerini yakalamaya çalıştıklarını belirtti.

Sergide, Galatasaray ve Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi öğrencilerinin yanı sıra, Güven’in kendi çalışmaları da bulunuyor. 18 Mayıs Salı Günü açılışı yapılan sergi, 30 Haziran’a kadar ziyaretçilerini bekliyor olacak.