28 Mayıs 2010 Cuma

“Kısa vadeli kâr amacı sanatı öldürür”

Fransa’da Mitterand dönemine damgasını vurmuş bir çok yeniliğin öncüsü olarak tanınan Kültür ve Eğitim Bakanı Jack Lang Galatasaray Üniversitesi'nde verdiği konferansta döneminde uygulanan kültür politikalarından, kültür ile ekonomi arasındaki ilişkiye kadar birçok konuya değindi.



Haber ve Fotoğraflar: Mizrabi Cihangir Balkır

GSÜ-HA (İstanbul) “Kültür, Ekonomi ve Demokratikleşme” başlığı altında 27 Mayıs Perşembe günü bir konferans veren Jack Lang, François Mitterand'ın 1981 yılında iktidara gelmesiyle başlayan Kültür Bakanlığı macerasında radikal ve kararlı bir duruşu olduğunu belirtti. Uzun bir aradan sonra iktidara gelen Sosyalist Parti'nin barışçıl bir devrim dönemi yaşattığını vurgulayan Lang, uyguladığı kültür politikaları yüzünden çokça eleştirildiğini anlattı. Kültür ve ekonominin birbirinden ayrı düşünülmemesi gerektiğine inanan Lang, “bugün 30 sene önce söylediklerim daha fazla önem kazandı” dedi. Kültür ekonomisinin bir sektörü olduğunu belirten Lang bu sektörün gün geçtikçe büyüdüğünü söyledi.

“Kültür ve eğitimin önceliğini hiçbir şeyin gölgelemesine izin vermedik. Önemli bir bütçe ayırdık Kültür Bakanlığı'na. Mitterand iktidarda kaldıkça bu bütçeyi her sene artıracağız ve %1'e kadar çıkaracağız dedik. Bu sözümüzü tuttuk. 1983 ve 1992-1993 dönemlerinde Mitterand iki kere ekonomik krizle karşılaştı. Kriz nedeniyle bütçemizi kısmamız gerektiğini söylediler ama biz tam da kriz nedeniyle bütçemizi arttırmaya devam etmeliyiz dedik.”

Global ve demokratik bir kültür politikası takip ettiklerini söyleyen Lang, her yaştan ve her yerdeki vatandaşa kültür ve sanat hizmeti sunmaya çalıştıklarını söyledi. Yurtdışındaki sanatçılarla da iyi ilişkiler kurduklarını aktaran Lang, Türkiye'de darbe nedeniyle barınamayan Yılmaz Güney'i ağırladıklarını da hatırlattı.

“Kısa vadeli kâr amacı güdüldüğünde her sanat öldürülür” diyen Lang, kitapçı ve yayınevleri için uyguladıkları politikaları örnekledi. Sanat eserinin herhangi bir ticaret malı olmadığını vurgulayan Lang bu alanın gelişmesinde devlet politikalarının önemine değindi:

“Fransız Sineması bugün dünyada ikinci sırada ise bunda çıkardığımız özel yasaların rolü büyüktür. İtalya Sineması dünyanın en iyisiydi ama bugün hala iktidarda olan kişi onu yok etti. Televizyon onun elindeydi ve açıkça sinemayı desteklemedi.”

Konuşmasını kısa tutup daha çok dinleyicilerin sorularını cevaplamak isteyen Lang, “Fransız Kültürü'nün dünyadaki etkisinin azaldığını düşünüyor musunuz?” sorusu karşısında sözü aydınlara getirdi:

“Sartre, Camus gibi ve onlar kadar değerli insanlar bugün de mevcut ama o kadar etkin değiller. Artık dünyada entelektüel önderleri piyasanın kuralları tayin ediyor.”

Fransa'da banliyölerdeki kültürel farklılık konusunda söz alan bir başka katılımcı “müze açmanın ve kamuflaj niteliğindeki sanatsal çalışmaların yerine, gayreti buralardaki kültürel uzlaşmaya harcamak gerekmez mi?” diye sordu. Yanıt vermenin zor olduğunu belirten Lang, banliyölerin sadece Fransa'nın değil bütün büyük şehirlerin sorunu olduğunu ve bu sorunun sadece kültürel bazlı bir çözümü olamayacağını belirtti. Böylesine büyük sosyal ve kentsel bir ayrımın uzun süre muhafaza edilemeyeceğini de vurgulayan Lang çözüm için kollektif bir siyaset gerekiyor dedi.

1981-1986 ve 1988-1993 seneleri arasında Kültür Bakanlığı, 1992-1993 ve 2000-2002 seneleri arasında da Eğitim Bakanlığı görevini üstlenen Jack Lang, Fransa'da bir çok yeniliğin öncüsü olarak hatırlanıyor. 1981'de Fransa'da Müzik Bayramı'nın yaratıcısı olan Lang, Avrupa Kültür Başkenti Projesi'nin de öncüsü. Paris Nanterre Üniversitesi'nde Hukuk Profesörü unvanı da olan Lang halen Sosyalist Parti üyesi.

24 Mayıs 2010 Pazartesi

Eski Adalet Bakanı Rachida Dati GSÜ’deydi

Fransa Eski Adalet Bakanı Rachida Dati, “Fransa’da Hukuk Alanındaki Reformlar” başlıklı bir konferans vermek üzere GSÜ’deydi. Dati, Hakimlerin bağımsız olması gerektiğini desteklerken “Savcılar bağımsız olmak zorunda değil” dedi.

Haber ve Fotoğraflar: Pınar Yurtsever

GSÜ-HA (İstanbul) Fransa Eski Adalet Bakanı ve milletvekili Rachida Dati, “Fransa’da Hukuk Alanında Yapılan Reformlar” başlıklı bir konferans vermek üzere Galatasaray Üniversitesi’ni ziyaret etti. Dati, Galatasaray’ın dışarıda da iyi bilinen bir kurum olduğuna vurgu yaptı ve “Galatasaray sadece bir dostluk sembolü değil, siyasi bir kurumdur” dedi. Atatürk’ün laikliğin ve Fransız değerlerinin yakın takipçisi olduğunu belirten Dati, her gün değişen dünyada, hukuki düzenlemelerin de bu bağlamda değişmek zorunda olduğunu vurguladı.

Erdoğan Hükümeti’nin politikalarını ilgiyle takip ettiğini ve bu politikaların Türkiye’yi daha demokratik bir ülke haline getirmesini umut ettiğini belirtti.

Türkiye ve Fransa’nın kaderlerinin birbirine bağlı olduğunu ve iki ülkenin sıkı bir dostluğunun bulunduğuna dikkat çeken Dati, “Türkiye bir demokratikleşme sürecinde. Avrupa Birliği ve Fransa’nın Türkiye’ye ihtiyacı var.” dedi.

Görüşülmekte olan Anayasa değişikliği üzerine gelen bir soruya “Bu Türkiye’nin iç meselesidir” şeklinde yanıt verdi. Ancak mevcut sisteme yönelik görüşlerini dile getiren Dati, “Referandum halka verilen ikinci bir şans niteliğinde. Türk halkı, Anayasası hakkında karar verebilme imkânına sahip, bu demokratik bir şanstır.” dedi.

Fransız sistemindeki Hakimler Yüksek Kurulu’nun (Conseil Superieure de la Magistrature) görev ve yetkilerine de değinen Rachida Dati, “Hakimler bağımsız olmalıdır ancak savcılar bağımsız olmak zorunda değil. Çünkü hakim karar veren kişidir oysa savcı değil” dedi.

20 Mayıs 2010 Perşembe

Fransa Eski Adalet Bakanı GSÜ’ye geliyor

Sarkozy Hükümeti’nin Eski Adalet Bakanı, Milletvekili Rachida Dati, “Fransa’da Hukuk Alanındaki Reformlar” başlıklı bir konferans vermek üzere Galatasaray Üniversitesi’ne geliyor.


GSÜ-HA (İstanbul) Avrupa Birliği Milletvekili ve Fransa Eski Adalet Bakanı Rachida Dati Galatasaray Üniversitesi’ne geliyor. Dati “Fransa’da Hukuk Alanındaki Reformlar” başlıklı bir konferans verecek. Galatasaray Üniversitesi Yıldızhan Yayla Salonu’nda 21 Mayıs Cuma günü saat 16.00’da başlayacak konferans tüm katılımcılara açık ve ücretsiz.

Sarkozy Hükümeti’nde Adalet Bakanı olarak görev yapmış olan Milletvekili Dati, bu mevkiye yükselmiş ilk Magrep kökenli bakan olarak tanınıyor.

19 Mayıs 2010 Çarşamba

“Fotoğraflara bakarak adeta boğazı yudumluyoruz”

Bu yıl üçüncüsü düzenlenen “İki Kıta İki Yaka” fotoğraf sergisi, Galatasaray Üniversitesi Ord. Prof. Taner Tahir Salonu’nda fotoğrafseverlerle buluştu. Açılış kokteyline Rektör Prof. Dr. Ethem Tolga’nın yanı sıra pek çok öğretim üyesi ve öğrencinin katıldığı sergi bir ay boyunca İstanbul Boğazı’ndan ve çevresindeki güzelliklerden fotoğraflara yansıyanları ziyaretçilerine sunacak.

Haber-Fotoğraf: Özgür Erdem UZUN

GSU-HA (İstanbul) Serginin açılış konuşmasını yapan GSÜ İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Dilruba Çatalbaş, Bir eğitim kurumu olarak ayrıcalıklı bir yerde bulunan Galatasaray Üniversitesi’nin, bu ayrıcalığın verdiği sorumlulukla bugünü belgeleyerek yarına yansıtıp yaşatabilmesi gerektiğinin altını çizdi. Bu yıl üçüncüsü düzenlenen sergiyi gelecek yıldan itibaren hem amatör hem de profesyonellere açabilmeyi amaçladıklarını da sözlerine ekledi.

Görüşlerini aldığımız Rektör Prof. Dr. Ethem Tolga ise şunları söyledi: “Gerçekten Üniversitemize yakışan bir sergi olmuş. Fotoğraflara bakarak adeta boğazı yudumluyoruz. Ayrıca sergiye Hukuk Fakültesi’nin ev sahipliği yapması da çok hoş.”

Serginin içeriğiyle ilgili olarak yorumlarda bulunan Öğr. Gör. Kayıhan Güven de, amaçlarının varolan Boğaz kültürünü göstermek olduğunu söyledi. Sürekli gelip gittiğimiz, yanı başında olduğumuz Boğaz’ın değişen kültürden nasibini aldığını ve sergilenen fotoğraflarda öğrencilerin ve kendisinin de bu toplumsal değişimin etkilerini yakalamaya çalıştıklarını belirtti.

Sergide, Galatasaray ve Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi öğrencilerinin yanı sıra, Güven’in kendi çalışmaları da bulunuyor. 18 Mayıs Salı Günü açılışı yapılan sergi, 30 Haziran’a kadar ziyaretçilerini bekliyor olacak.

17 Mayıs 2010 Pazartesi

“Akdenizli kimliği çok kültürlülüğe dayanır”

Collége de France’tan Laurens, “Braudel’den günümüze Akdeniz” konferansında, tarihte medeniyetleri çatıştırmak için de ortaklaştırmak için de örnekler bulunabileceğine değindi. Akdeniz birlikteliğinin zayıflamasıyla Avrupalı kimliğinin ön plana çıktığına vurgu yaptı.

Haber-Fotoğraf: Mizrabi Cihangir Balkır

GSÜ-HA(İstanbul) Fransız Anadolu Araştırmaları Enstitüsü(IFEA)’nün Boğaziçi, Sabancı ve Galatasaray Üniversiteleri ile ortaklaşa düzenlediği konferansta Collège de France’tan tarihçi Henry Laurens konuştu. Laurens’in Akdeniz tarihini 15. yy.’dan günümüze kadar özetlediği “Braudel’den günümüze Akdeniz” başlıklı konferans 14 Mayıs Cuma günü GSÜ Oditoryumu’nda gerçekleşti.

IFEA eski üyelerinden mimar Stephane Yerasimos’un anıldığı konferansa, Laurens, Yerasimos’un birçok alanda yaptığı sosyal bilim çalışmalarının zenginliğini överek başladı. Tarihin akışında Akdenizlilik kimliği üzerinde duran Laurens bu fikrin çok kültürlülüğe dayandığını ve bu hususta Fenikelilerin adının anıldığını söyledi. Les Cahiers de Sud edebi akımından da bahseden Laurens, Heidegger referanslı bu akımın öncülerinin Akdeniz kültürel birlikteliğine verdikleri önemi anlattı.

20 yy.’a gelindiğinde ise Akdeniz’in kültür ve kimlik sorunundan önce ekolojik bir sorunla karşı karşıya olduğunu belirten Laurens, 2050’ye gelindiğinde Akdeniz kıyılarının su kaynaklarının yarısını kaybetmiş olacağını söyledi.

Sunumunun özetini yaparken Avrupalı kimliği gibi Akdenizlilik kimliği de yaşıyor olabilirdi diyen Laurens, tarihte medeniyetleri çatıştırmak için de ortaklaştırmak için de örnekler bulunabileceğini söyledi. Akdeniz birlikteliğinin zayıflamasıyla Avrupalı kimliğinin ön plana çıktığını aktaran Laurens Türkiye’nin Avrupa Birliği(AB)’ne girmesinden sonra, yakın bir tarihte olmasa da, Güney Akdeniz ülkelerinin de AB’ye girecekleri öngörüsünde bulundu.

14 Mayıs 2010 Cuma

“İki Kıta İki Yaka Boğaziçi” Sergisi Galatasaray Üniversitesi’nde

Galatasaray Üniversitesi İletişim Fakültesi tarafından düzenlenen “İki Kıta İki Yaka Boğaziçi” fotoğraf sergisi fotoğrafseverlerle buluşuyor. Bu sene üçüncüsü düzenlenen sergi, Galatasaray Üniversitesi Ortaköy Kampüsü’nde, 18 Mayıs 2010, Salı günü saat 17.00’de Ord. Prof. Dr. Taner Tahir Salonu’nda açılacak.

GSÜ-HA (İstanbul) Galatasaray Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Dilruba Çatalbaş Ürper sergiyle ilgili görüşlerini şöyle dile getirdi: “Dünyanın eşsiz suyolu Boğaziçi ve çevresindeki hayatı bugüne anlatmak, geleceğe ise bırakmak istiyoruz. Bu nedenle her yıl üniversitemizde böyle bir sergi açmayı arzu ediyoruz. Boğaziçi de Türkiye gibi hızla değişiyor ve bu değişimi fotoğraf yoluyla saptamak zorundayız.”

Sergide fotoğrafı bulunan İletişim Fakültesi öğrencileri de İstanbul Boğazı’nı fotoğraf çekerek daha yakından tanıdıklarını, geçmişte yapılan yanlışlara rağmen eşsiz suyoluna hayran kaldıklarını dile getiriyorlar.

Yıl boyunca öğrencilerle yapılan çalışmaların ürünü olan “İki Kıta İki Yaka Boğaziçi” sergisi, Öğr. Gör. Kayıhan Güven’in küratörlüğünde gerçekleşiyor. 70 fotoğraftan oluşan sergi 19 Mayıs – 30 Haziran tarihleri arasında Galatasaray Üniversitesi Ortaköy Kampüsü’nde gezilebilecek.

Yer: Ord. Prof. Dr. Taner Tahir Salonu
Tarih: 18 Mayıs – 30 Haziran 2010

Ayrıntılı Bilgi İçin: Arş. Gör. Gaye Aslı Sancar
Tel: 0212 227 44 80 / 637
e-posta: asancar@gsu.edu.tr

13 Mayıs 2010 Perşembe

Pecresse: Yükseköğrenim alanında Türkiye-Fransa ortaklıkları genişletilmeli

Fransa Yüksek Öğretim ve Araştırma Bakanı Pecresse, GSÜ ziyaretinde Türkiye-Fransa arasındaki üniversitelerarası işbirliklerinin genişletilmesi gerektiğine işaret etti.

Haber-Fotoğraf: Ceyda Ulukaya

GSÜ-HA (İstanbul) Fransa Yüksek Öğretim ve Araştırma Bakanı Valérie Pecresse, Türkiye ziyareti kapsamında bugün (13 Mayıs) Galatasaray Üniversitesi’ndeydi..

Sabah saatlerinde Süslü Salon’da verilen kokteyle katılan Pecresse, öğretim görevlileri ve öğrencilerle tanışarak sohbet etti. Ardından bir konuşma yapan GSÜ Rektörü Prof. Dr. Ethem Tolga, GSÜ’nün YÖK tarafından belirlenen altı araştırma üniversitesinden biri olduğuna değindi ve ekledi:

“Eğitim alanında Anglosakson kültürün hakim olduğu Türkiye’de, frankofonin temsilcisi olarak araştırma faaliyetlerini geliştirmek amacıyla Fransız üniversiteleriyle bağlarımızı güçlendirmeyi hedefliyoruz.”

Tolga’nın ardından söz alan Pecresse, GSÜ ve Fransız üniversiteler arasında, yükseköğretim ve araştırma alanlarında yapılması planlanan işbirlikleri üzerine fikir alışverişinde bulunmak üzere geldiğini belirtti:

“Gittikçe güçlenen Türkiye-Fransa ilişkilerinin yanısıra, Galatasaray Üniversitesi’yle eğitim ve araştırma düzeyinde gerçekleştirilecek uygulamalara eşlik etmek ortaklığımızı güçlendirecektir.”

Kokteylden sonra GSÜ fakültelerinden birer temsilci öğretim üyesinin katılımıyla gerçekleşen toplantıda, genel olarak Türkiye ve Fransa’da yükseköğrenim yapısı hakkında karşılıklı bilgiler verildi. Bologna Süreci çerçevesinde öngörülen değişiklikler ve Türkiye-Fransa arasında yükseköğretim ve araştırma alanlarında genişletilmesi planlanan ortaklıklar konuşuldu.

11 Mayıs 2010 Salı

GSÜ'den Jacques Chirac'a fahri doktora takdim töreni

Chirac: Sizin yanınızda her zaman sadakatle yer alacağım

Galatasaray Üniversitesi beşinci Fahri Doktor unvanını ulusal ve uluslararası alanda barışa yönelik katkıları dolayısıyla Fransa Eski Cumhurbaşkanı Jacques Chirac’a verdi. Chirac, kendisine verilen bu unvandan büyük onur duyduğunu ve her zaman Türkiye’nin yanında sadakatle yer alacağını söyledi.

Haber-Fotoğraf: Ceyda Ulukaya, Pınar Yurtsever

GSÜ-HA (İstanbul) Fransa Eski Cumhurbaşkanı Jacques Chirac, Uluslararası İlişkiler alanında Fahri Doktor / Doctor Honoris Causa unvanını almak üzere bugün (11 Mayıs) Galatasaray Üniversitesi’ndeydi (GSÜ). 1960’lı yıllardan itibaren kırk yıl boyunca farklı düzlemlerde siyasi görevlerde bulunan Chirac, öncelikle GSÜ Rektörü Prof. Dr. Ethem Tolga’yı ziyaret ederek rektörlük anı defterini imzaladı. Ardından düzenlenen törenle bölgesel, ulusal ve uluslararası alanda barışa yönelik katkıları dolayısıyla GSÜ’nün kuruluşundan bu yana verdiği beşinci Fahri Doktor unvanını aldı.

Açılış konuşmasında Chirac’tan “bir barış adamı ve gerçek bir Türk dostu” olarak söz eden Doç Dr. Füsun Türkmen, 1995 ve 2002’de iki dönem Cumhurbaşkanlığı yapan Chirac’ın parlak siyasal yaşamının yanısıra izlediği evrensel barış siyasetini 2003 Irak savaşı sırasında “savaş son çaredir, her daim başarısızlık işaretidir, çözümlerin en kötüsüdür çünkü ölüm ve sefalet getirir.” sözleriyle ifade ettiğine değindi.

GSÜ Rektörü Prof. Dr. Ethem Tolga Jacques Chirac’ın başarılı bir siyaset adamı olduğunu vurgulayarak “Siyasi yaşamınız boyunca De Gaulle’cü, barış yanlısı ve kültürel farklılıklara saygıyı savunan bir çizgide ilerlediniz.” dedi. Prof. Dr. Tolga ayrıca Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne üyelik sürecinin gerçek anlamda Chirac başkanlığı döneminde başladığını hatırlattı ve Chirac’a takdir ve şükranlarını ileterek Fahri Doktor unvanını takdim etti.

Konuşmasında Galatasaray Üniversitesi’nin “sınırları ve kültürel farklılıkları aşan frankofon kimliği temsil ettiğini ve Atatürk’ün arzu ettiği modernleşme çerçevesine oturduğuna” işaret eden Jacques Chirac, kendisine verilen Fahri Doktor unvanından dolayı büyük onur duyduğunu söyledi.

Fransa ve Türkiye arasındaki diyalogun gitgide yoğunlaştığına değinen Chirac, Cumhurbaşkanlığı’nın son döneminde projelendirdiği “2009 Fransa’da Türkiye Yılı” etkinliklerinin bu ikili ilişkilerin zenginleşmesini sağladığını söyledi. Chirac, Avrupa Birliği (AB) konusunda ise Türkiye’nin geleceğine her zamankinden çok güvenmek gerektiğini söyledi ve “Sizin yanınızda sadakatle yer alacağıma sizi temin ederim.” sözleriyle konuşmasına son verdi.



1974-76 ve 1986-88 dönemlerinde iki kez Başbakanlık, 1983’te Paris Belediye Başkanlığı görevlerinde bulunan Jacques Chirac’ın kaleme aldığı eserlerden birkaçı şöyle: “La France pour Tous” (Fransa Hepimiz İçin), “Mon Combat pour la paix” (Barış için Mücadelem), “Mémoires-Chaque pas doit etre un but” (Anılar-Her adım bir amaç olmalı).

Chirac’ın barış çalışmaları yürütmek amacıyla iki yıl önce kurduğu Chirac Vakfı için: http://www.fondationchirac.eu/

10 Mayıs 2010 Pazartesi

Gazeteciliğin geleceği, yerellik ve yeni teknolojiler

Galatasaray Üniversitesi İletişim Fakültesi öğrencileriyle bir söyleşide bulunan Galatasaraylılar Derneği Başkanı, gazeteci Volkan Karsan sektördeki deneyimlerini ve gelecek öngörülerini paylaştı.
Haber: Özgür Erdem Uzun-Duygu Odabaşı


GSU-HA (İstanbul) Babası Attila Karsan’ın izinde gazeteciliğe çekirdekten başlayan Volkan Karsan söyleşisine 30 yıllık gazetecilik yaşamı içinde bir dönem birlikte çalıştığı ve örnek aldığı Çetin Emeç’e ayrılmış bu müze-sınıfta olmaktan duyduğu heyecanı aktararak başladı.  Gazeteciliğin 7 gün 24 saat boyunca devam eden yoğun rekabetin yaşandığı bir iş olduğunu söyleyen Karsan, en onurlu kademesinin ise muhabirlik olduğunu belirtti. Karsan, Abdi İpekçi, Çetin Emeç, Umur Talu gibi gazetecilerin de muhabirlik yaparak gazeteciliğe başladıklarını anımsatarak bu saydığı kişilerin, bu meslek grubunda referans olarak alınması gereken isimler olduğunu genç iletişim öğrencilerine açıkladı.

Şu an GS TV’deki Sultani’den Zirveye programının sunuculuğunun yanı sıra, iki öğrenciyle birlikte Nişantaşı’nda yerel bir gazete çıkaran Volkan Karsan, yerel gazete çalışmasını özetleyerek, “Basının geleceğinin yerelde olduğunu düşünüyorum. Günümüzdeki basın olgusu ileride yıpranmış ve fazlasıyla yorulmuş olacak. Ama yerel olan her zaman yeniliğini koruyacak. Ama yerel gazete derken, bozuk yolların şikâyet edildiği 3-5 sayfalık gazete ekleri değil, ciddi bir çalışmadan söz ediyorum.” dedi.

Karsan, yerelleşen medya dışında, yeni teknolojilerin gazetecilik sektörü için ne denli önemli olduğunun altını şöyle çizdi: “Gelecekte ses, görüntü ve yazı haberin vazgeçilmez üç dinamiği olacaktır. Artık gazeteciler, aynı anda hem iyi birer fotoğrafçı, bir blog yazarı, bunun yanında da görüntülü bir şekilde haberini hazırlayacak donanıma sahip olmalıdır. Bu çok yönlülük ve yeniliklere merak gazeteciliğin temel şartıdır.”

GSÜ’den Chirac’a “Fahri Doktora” unvanı

Fransa Eski Cumhurbaşkanı Jacques Chirac, Galatasaray Üniversitesi’nden “Fahri Doktor /Doctor Honoris Causa” unvanı almak üzere Türkiye’ye geliyor.

GSÜ-HA (İstanbul) Fransa Eski Cumhurbaşkanı Jacques Chirac, 11 Mayıs Salı günü saat 11.00’de GSÜ Aydın Doğan Oditoryumu’nda düzenlenecek törenle GSÜ “Fahri Doktor /Doctor Honoris Causa” unvanlarının beşincisini alacak. Chirac, törenin ardından Galatasaray Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ethem Tolga’nın Galatasaray Lisesi Abdurrahman Şeref Efendi Salonu’nda onurunda vereceği öğle yemeğine katılacak.

Galatasaray Üniversitesi kuruluşundan bu yana sadece dört kez verdiği Fahri Doktor unvanları daha önce Dışişleri Eski Bakanı Coşkun Kırca, Romanya Eski Cumhurbaşkanı Ion Iliescu, Fransız Uluslararası İlişkiler Enstitüsü Kurucu Müdürü Thierry de Montbrial ve Galatasaray Eğitim Vakfı Başkanı İnan Kıraç’a vermişti.

Fahri Doktor unvanını alacak olan Chirac, Fransa’da iki dönem cumhurbaşkanlığı, iki dönem başbakanlık ve uzun yıllar Paris belediye başkanlığı görevlerinde bulunmuştu.

Fahri Doktora Töreni:
11 Mayıs 2010 Salı, 11.00
Galatasaray Üniversitesi
Yiğit Okur Yerleşkesi
Aydın Doğan Oditoryum

Detaylı bilgi ve katılım için:
Senem Kudat, GSÜ, 0 212 227 44 80 / 128, skudat@gsu.edu.tr
İpet Altınay, Plan PR, 0 212 211 41 00, ipet@plan-pr.com

7 Mayıs 2010 Cuma

29. Türkiye Muhasebe Eğitimi Sempozyumu Alanya’da yapıldı

Galatasaray Üniversitesi tarafından düzenlenen 29. Türkiye Muhasebe Eğitimi Sempozyumu, 21-25 Nisan 2010 tarihleri arasında Alanya'da gerçekleştirildi.

GSU-HA (İstanbul) Düzenleme Kurulu Başkanlığını GSÜ İktisadi İdari Bilimler Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Rüstem Hacırüstemoğlu’nun yaptığı sempozyumda Prof. Dr. İdil Kaya, Doç. Dr. Volkan Demir, Ar. Gör. Dr. Banu Dincer, Ar. Gör. Oğuzhan Bahadır ve Ar. Gör. Büke Tolga görev aldılar. GSÜ Rektörü Prof. Dr. Ethem Tolga, YÖK Eski Başkanı Prof. Dr. Erdoğan Teziç ve GSÜ Rektör Yardımcıları Prof. Dr. Mehmet Şakir Ersoy ve Prof. Dr. Necmi Yüzbaşıoğlu'nun da katıldığı sempozyum beş gün sürdü. “İşletmelerin Temel İşlevlerinin Muhasebe Eğitiminden Beklentileri” başlığını taşıyan sempozyumda, ‘Üretim İşlevi ve Muhasebe Eğitiminden Beklentileri’, ‘Pazarlama-Satış İşlevi ve Muhasebe Eğitiminden Beklentileri’, ‘Lojistik İşlevi ve Muhasebe Eğitiminden Beklentileri’, ‘İnsan Kaynakları İşlevi ve Muhasebe Eğitiminden Beklentileri’, ‘Denetim İşlevi ve Muhasebe Eğitiminden Beklentileri’ gibi konular ele alındı. Alanlarında önde gelen 200’e yakın akademisyenin hazır bulunduğu sempozyum boyunca dört oturum düzenlendi. 15 tebliğ sunumunun yanı sıra bir de panelin gerçekleştiği ve oturum sonlarında akademik yorumlar ile zenginleşen sempozyum, bilimsel açıdan verimli ve başarılı geçti.

Türkiye’nin insancıl hukuk uygulamaları

Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesi Çarşamba Günü Konferansları 5 Mayıs’ta “Uluslararası İnsancıl Hukuk Sözleşmelerinin İç Hukukta Uygulanması” başlığı altında gerçekleştirildi. Konferansta GSÜ Hukuk Fakültesi’nden Doç. Dr. Melike Batur Yamaner ve Doç. Dr. A. Emre Öktem, Cenevre Sözleşmeleri ve uluslararası insancıl hukuk teamülleri bağlamında iç hukuku değerlendirdiler.

Haber-Fotoğraf: Mizrabi Cihangir Balkır

GSÜ-HA (İstanbul) GSÜ Coşkun Kırca Salonu’nda gerçekleştirilen Çarşamba Günü Konferansları’nın bu haftaki konusu savaş suçlarıydı. Cenevre Sözleşmelerinin çerçevesini oluşturduğu insancıl hukuk normlarının iç hukukta uygulanışını Atilla Olgaç’ın askerlik yaptığı sırada Rum savaş esirlerini öldürdüğünü açıklaması olayı üzerinden örnekleyerek anlatan Yamaner ve Öktem savaş suçlarının zaman aşımına uğrama sorunu üzerinde durdular. Eylemin açık bir savaş suçu olduğunu söyleyen Öktem, iç hukuk savaş suçları zaman aşımına uğramaz kaidesi bulundurmadığı için bu konuda bağlayıcı bir uluslararası norm olup olmadığına bakıldığını dile getirdi. Yamaner de mevcut sözleşmelerin birkaçında bulunan savaş suçlarının zaman aşımına uğramamasını düzenleyen maddelerinin uluslararası bir teamül yaratmamasının nedeni olarak, devletler tarafından bu sözleşmelere yeterli destek verilmemiş olmasını gösterdi.

İnsancıl hukuk konusunda Uluslararası Kızılhaç Komitesi’nin büyük çaba sarf ettiğini ifade eden Öktem, Komite’nin Türkiye’nin terörle mücadelede insancıl hukuku uygulaması talebini ise gerçekçi bulmadı. Terörle mücadele eden ülkelerin genellikle insancıl hukuk normlarını uygulamaktan kaçındıklarını belirten Öktem, bu ülkelere örnek İspanya, İngiltere ve Rusya’yı gösterdi. Türkiye’nin de bu ülkeler gibi savaş durumunu kabul etmediğini dile getiren Öktem düşük yoğunluklu savaş gibi siyaset bilimcilerin sevdiği bazı terimlerin hukukta hiçbir karşılığı olmadığını söyledi.

Konferansın sonunda dinleyicilerin çocuk askerler ile ilgili sorusu üzerine Yamaner çocuk asker bulundurmanın insan haklarına aykırı olması nedeniyle ayrıca insancıl hukukun bu konuyu düzenlemediğini ancak çocuk askerlerin rehabilitasyonu konusunda devletlere bir takım düzenlemelerin getirilmeye çalışıldığını aktardı.

5 Mayıs 2010 Çarşamba

Elbruz Bilge için Cemiyet’te konser var

Elbruz Bilge’nin adını yaşatmak ve öğrencilere yardımcı olmak için kurulan Elbruz Bilge Kardeşlik Fonu etkinliklerine devam ediyor. Önümüzdeki etkinlik: 8 Mayıs Cumartesi günü, Galatasaraylılar Derneği’ndeki konser!

Haber: Pınar Yurtsever

GSÜ-HA (İstanbul) Geçtiğimiz Eylül ayında Beşiktaş Barbaros Bulvarı’nda gerçekleşen bir trafik kazası sonucu kaybettiğimiz GSÜ İktisat Bölümü 3. Sınıf öğrencisi Elbruz Bilge adını yaşatmak için yakınlarının çalışmaları devam ediyor. Elbruz Bilge Burs Komitesi, bu amaçla 8 Mayıs Cumartesi günü Galatasaraylılar Derneği’nde bir parti düzenleniyor. Partinin tüm geliri, daha önceki etkinliklerde olduğu gibi Elbruz Bilge Kardeşlik Fonu’na aktarılacak. Tramvay müzik grubu ve Dj. Mehmet Avcı’nın sahne alacağı partiye giriş ücreti 20 TL.

Elbruz Bilge İş Okulu projesi

Elbruz Bilge’nin yakınları tarafından kurulan Elbruz Bilge Kardeşlik Fonu, Galatasaray Üniversitesi ve Galatasaray Lisesi’nde okuyan öğrencilere burs sağlamak amacıyla kuruldu. Bugüne kadar Kardeşlik Fonu’na destek sağlamak amacıyla tiyatro gösterimleri, konserler, partiler ve münazara turnuvaları düzenlendi. Elde edilen gelirler ihtiyaç sahibi öğrencilere yardım amacıyla kullanıldı. Son olarak da Elbruz’un ailesinin yaşadığı şehir olan Eskişehir’deki eski bir kız meslek lisesinin, zihinsel engellileri topluma kazandırma amacı güden bir iş okuluna dönüştürüleceğini öğrenen Elbruz’un yakınları, Milli Eğitim Bakanlığı görevlileriyle bir araya gelerek bu projeye destek vermek istiyor. Elbruz’un adını yaşatmak için çalışmalar yapan Kardeşlik Fonu, iş okulunun yaz aylarında hazırlanması ve önümüzdeki yıl eğitime başlayabilmesi için bağış arıyor.

Etkinlikler ve Elbruz Bilge Kardeşlik Fonu’yla ilgili detaylı bilgi için:
Suha Yılmaz: 0 538 409 42 32
Ozan Kesim: 0 535 766 42 37

Boğaz’a karşı film keyfi

GSÜ-HA (İstanbul) Galatasaray Üniversitesi İşletme Kulübü tarafından düzenlenen Açıkhava Sineması’nda Mustafa Altıoklar’ın İstanbul Kanatlarımın Altında filmi gösteriliyor. Boğaz’a karşı sinema keyfi yaşamak ve eski bir gelenek olan açıkhava sinemalarının tadına yeniden varmak istiyorsanız, film 7 Mayıs Cuma günü saat 21.00’de Galatasaray Üniversitesi’nde.

Biletler tüm hafta boyunca GSÜ’de kurulan GSÜİK standlarından temin edilebilir. Biletler GSÜ öğrencileri için 6, dışarıdan gelecek izleyiciler için 8 TL.

“Soru sormak iki tarafı da özgürleştiriyor”

Habertürk gazetesi ve kanalında çalışan gazeteci Balçiçek Pamir, öteki kavramının çok yönlülüğüne vurgu yaptı, onu anlamak için soru sormakla başlamak gerektiğine değindi.

Haber-Fotoğraf: Ceyda Ulukaya

GSÜ-HA (İstanbul) “Yetişkin gibi, terörist gibi yargılanmaları vicdanıma sığmıyor, hakkaniyetli davranılmalı. Okula giden çocuklar hepsi. Bu terör belasını biraz da biz yarattık, bir yenisini daha yaratabiliriz bu şekilde. Onlar sadece o bölgenin çocukları değil, geleceğimizde etkili olacaklar.”

Gazeteci Balçiçek Pamir’in, dün (4 Mayıs) Galatasaray Üniversitesi’nde (GSÜ) İşletme Klübü’nün düzenlediği Kariyer Söyleşileri konuğu olarak, Diyarbakır’da polise taş atan çocukların yargılanması süreciyle ilgili soruya yanıtı bu yöndeydi.

Sözlerine, kariyer geçmişini anlatmak yerine “öteki” kavramına değinmekle başlayan Pamir, Habertürk kanalında sunuculuğunu yaptığı “Söz Sende” programında bu ülkede ötekiler de olduğunu duyurmaya çalışmak, bunun için de işe soru sormakla başladığını söyledi:

“Benim dışımdaki herkes aslında biraz öteki. Tezatlarla, korkularla beslenen bu ülkede öteki hissedenler çok fazla. Üstümüze yapışan, başkalarına da yapıştırdığımız şeyler ve ötekiyi merak etmemize de izin verilmiyor. Tüm önyargılardan arınıp dümdüz sormalı; çünkü sorular iki tarafı da özgürleştiriyor.”

Üniversitede psikoloji öğrenimi gören Pamir, Habertürk gazetesinde köşe yazarlığı da yapıyor.

Sırrı Sakık’ın Söz Sende programına konuk olduğu video için bakınız:


4 Mayıs 2010 Salı

Sektör uzmanlaşmış gazeteciler arıyor

Gazeteciler ve gazetecilik eğitimi üzerine araştırmalar yapan Dominique Marchetti gazetecilik eğitimi veren okulların piyasanın taleplerini karşılamadığını ve belirli bir statüye ve sınıfa dahil olmanın gazeteciliği kolaylaştırdığını vurguladı.

Haber – Fotoğraf: Mizrabi Cihangir Balkır

GSÜ-HA(İstanbul) Paris 1 Üniversitesi’nden ve CNRS üyesi sosyolog Dominique Marchetti, 29 Nisan Perşembe günü Galatasaray Üniversitesi MEDİAR etkinlikleri kapsamında “Fransa’da Gazeteciler ve Gazetecilik Öğrencileri” başlıklı bir konferans verdi. Pierre Bourdieu’nün öğrencisi olan ve medya üzerine yaptığı çalışmalarını Bourdieu’nün tezleri doğrultusunda temellendiren Marchetti, yazılı basının yok olmak üzere olduğu söylense de gazetecilik mezunlarının %73’ünün yazılı basında işe başladığını, iyi okullardan çıkmış ve genel gazetecilik eğitimi almış mezunların daha fazla oranda iş bulduklarını aktardı. Ancak gazetecilik okullarının her konuda fikir sahibi ama hiçbir konuda uzmanlaşmamış öğrenciler yetiştirdiğini dile getiren Marchetti, buna karşılık sektörün belirli bir alanda, özellikle ekonomi ve tarih konularında uzmanlaşmış gazeteciler aradığını söyledi.

Fransa’da gazetecilik öğrencilerinin sosyal konumları üzerine yaptığı araştırmalarda öğrencilerin genellikle iyi eğitimli ve üst sınıf ailelerinden geldiğini saptayan Marchetti, haber üretimininde de söylendiğinin aksine demokratik bir dağılımdan bahsedilemeyeceğini belirtti. Öte yandan Marchetti, gazetecilerin dağılımı söz konusu olduğunda, Fransa’nın aktif çalışanlarının %22’si Paris’te bulunurken, gazetecilerin %60’ının Paris’te olmasının, haber üretiminin merkeziyetçi yapısını gösterdiğini belirtti.

Marchetti olumlu bir gelişme olarak kadın gazeteci sayısının giderek arttığını belirttikten sonra gazetecilerin çalışma koşullarındaki sorunlara değindi. Fransa’da sendikalı gazetecilerin oranının %10’un altında olduğunu dile getiren Marchetti, basın kartı olmadan, güvencesiz ve bir kuruma bağlı olmadan çalışan gazetecilerin sayılarının gitgide arttığını belirtti.

3 Mayıs 2010 Pazartesi

Farklı bir hukuk alanı: Spor Hukuku

Galatasaray Üniversitesi Hukuk Kulübü ve Galatasaray Üniversiteli Aslanlar Kulübü’nün 29 – 30 Nisan tarihlerinde ortaklaşa düzenlediği panellerin sonuncusu Av. Kısmet Erkiner ve Ar. Gör. Dr. Pınar Memiş’in katılımıyla gerçekleşti. “Spor ve Hukuk” başlıklı panelde Av. Kısmet Erkiner Spor Hukuku’nun diğer hukuk disiplinlerinin altına sığdırılamayacağının üzerinde dururken, GSÜ Ceza Hukuku Kürsüsü’nden Ar. Gör. Dr. Pınar Memiş sporda şiddet ve şike konularından hareketle spor ve Ceza Hukuku ilişkisine değindi.

Haber-Fotoğraf: Mizrabi Cihangir Balkır

GSÜ-HA (İstanbul) GSÜ Coşkun Kırca Salonu’nda 30 Nisan Cuma günü gerçekleştirilen “Spor ve Hukuk” panelinde ilk konuşmacı Spor Hukuku Enstitüsü Başkanı ve Uluslararası Spor Tahkim Mahkemesi (CAS) üyesi Av. Kısmet Erkiner’di. Dünya Dopingle Mücadele Ajansı (WADA)’nda da aktif rol üstlenen Erkiner konuşmasına, çoğunluğu hukuk öğrencisi olan katılımcılardan Spor Hukuku’nu anlamak için klasik hukuk formasyonlarını bir kenara bırakarak kendisini dinlemelerini isteyerek başladı. Spor Hukuku’nun hem Kamu Hukuku’nun hem de Özel Hukuk’un altında değerlendirilebileceğinden diğer hukuk disiplinlerinden ayrıştığını söyleyen Erkiner ayrıca Spor Hukuku’nu devletlerin yapmadığı tek hukuk alanı olduğunu belirtti.

Büyük sportif teşkilatlara değinen Erkiner, UEFA ve FIFA’nın İsviçre’de dernek, Uluslararası Yelken Federasyonu’nun İngiltere’de anonim şirket statüsünde olduğu bilgisini verdi. Sporun devletlere ihtiyacı olmadığını ve Spor Hukuku’nun devletlerden kaçmak istediğini söyleyen Erkiner aktarımlarını Uluslararası Olimpiyat Komitesi (IOC) üzerinden somutlaştırdı:
“Sporun gücü şantaj. Spor Hukuku’nda hukuki olmayan kararlar veriyoruz ama bunu uygulamak için de spordan başka hiçbir gücümüz yok. Olimpiyatlar, Uluslararası Olimpiyat Komitesi’nin malıdır. Olimpiyatları istediği ülkeye kullandırır ve bu IOC’un tek gücüdür. 2016 Olimpiyatları’nı Chicago’ya almak için Barack Obama eşiyle beraber Avrupa’ya geldi ama Chicago finale bile kalamadı. Bunun nedeni ABD yetkilileri tarafından 2002 Kış Olimpiyatları için IOC üyelerine rüşvet verilmesinin ortaya çıkmasıydı. Komite ABD’yi bu şekilde cezalandırdı.”

Erkiner’den sonra söz alan Ar. Gör. Dr. Pınar Memiş, Spor Hukuku’nu Ceza Hukuku kapsamında değerlendirdi. Sporun, Ceza Hukuku’ndan uzak tutulmak istendiğini ancak bu iki alanın yeni yeni karşılaştığını belirten Memiş, Türkiye’de Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü’nün Kamu Hukuku, spor federasyonlarının ise Özel Hukuk alanını düzenlediğini söyledi. Spor kurallarını teknik ve etik kurallar olmak üzere ikiye ayıran Memiş, “fairplay”e uygunsuzluğun sporun ceza kısmını oluşturduğunu aktardı.
Son olarak, sporda şiddet ve şike konularının Ceza Hukuku’nu ilgilendiren önemli başlıklar olduğunu söyleyen Memiş, şike olarak düzenlenen teşvik priminin ayrı bir konumda olması gerektiğini belirtti. Şike konusunda bir önemli belirsizliğin de hakemlerin statüsü olduğuna değinen Memiş, hakemlerin kamu çalışanı olarak değerlendirilmesi durumunda şike suçunun niteliğinin de değişeceğini vurguladı.