21 Ekim 2010 Perşembe

Juppé: Avrupa güçlü durumda değil

Fransa Cumhuriyeti Eski Başbakanı, Bordeaux Belediye Başkanı Alain Juppe, ‘Mali Kriz Karşısında Sürdürülebilir Kalkınma’ başlıklı konferans için Galatasaray Üniversitesi’ndeydi. Juppe Türkiye’nin AB ile müzakerelerine ilişkin soruların kendisi için işkence olduğunu söyledi.


Haber: Bartu Ercan
Fotoğraflar: Mızrabi Cihangir Balkır



GSÜ-HA (İstanbul) Galatasay Eğitim Kurumları Yüksek Destek Komitesi Başkanı Juppé, GSÜ Ekonomi Bölümü Başkanı Prof. Dr. Ahmet İnsel ile “Mali Kriz Karşısında Sürdürülebilir Kalkınma” konulu soru yanıtlı konferansta, Türkiye’nin birinci sınıf bir ülke ve ekonomi olduğunu ancak Avrupa Birliği’nin üyelik için zamana ihtiyaç duyduğunu söyledi.

Galatasaray Eğitim Vakfı Başkanı İnanç Kıraç ve Galatasaray Üniversitesi Rektörü Profesör Ethem Tolga’nın daveti üzerine geldiğini belirten Juppé; Galatasaray Üniversitesi’ne çok önem verdiğini, hatta ilk kurucularından biri olduğunu ayrıca o dönemin Cumhurbaşkanı Turgut Özal‘ın da emeğinin yadsınamaz olduğunu belirterek konuşmasına başladı. Galatasaray Üniversitesi’nin Türkiye’nin en iyi üniversitelerinden biri haline geliş sürecini takip ettiğini, Fransız - Türk işbirliğinin oluşmasına katkıda bulunmaktan mutluluk duyduğunu belirten Juppé, gelecekte de paylaşımların devam edeceğine işaret etti.

Büyümeye devam mı?

Konuşmasına soru - cevap şeklinde devam eden Juppé; Prof. Dr. Ahmet İnsel’in “Sizce sürdürülebilir kalkınma politikaları krize karşı bir önlem olarak düşünülebilir mi?” sorusuna şöyle cevap verdi:
“Dünya yönetimi çok önemli bir konu. Çok kutuplu bir dünya olduk. Çok taraflılık bazı süreçleri tıkayabilir. Sürdürülebilir Kalkınma Stratejileri buna meydan okumalıdır. Engelleme işlemi görmektense bir cevap olmalıdır.
Bazı çevreciler daralma politikasını savunuyor. Ben bu fikri hiç sevmiyorum ve bunun neredeyse ahlaksızlığın sınırında olduğunu düşünüyorum. Fakirlik azalmış olabilir. Ama yoksulluk hala vahim bir şekilde devam ediyor. Dolayısıyla yoksulluğa karşı mücadele etmek için hastane, okul inşaat etmek lazım. Bu da büyümedir. Daralma ve küçülme ahlaki ve ekonomik bir biçimde kabul edilemez.”

Çözüm ne?

Sorunun çözümü hakkında fikrini soran Prof. İnsel’e Çin‘i örnek veren Juppé: “ İnsanlar rahat rahat nefes alamıyor. Dizi dizi programlar başlattılar. Elektro nükleer santral yapıyorlar . Her ne kadar tartışılsa da. Barajlar inşaa ediyorlar. Yükselmekte olan ülkeler yavaş yavaş işin vahim boyutunu anlamaya başladılar” diye yanıt verdi. Belediye başkanı olduğu Bordeaux‘dan örnek veren Juppé yüksek elektrik faturalı binaları yalıtım yapmaları konusunda uyardıklarını söyledi.

Ben Türkiye’yi seviyorum

Türkiye’nin AB müzakereleri hakkındaki görüşlerine de Ahmet İnsel’in sorusu üzerine yer veren Juppé ; bu sorunun kendisi için işkence ifade ettiğini ama soruyu da cevapsız bırakmayacağını söyledikten sonra şöyle devam etti:
“Tutkuyla konuşulan bir konu bu. Biraz da aşk meselesi. Burada siz Avrupa bizi seviyor mu sevmiyor mu diye düşünüyorsunuz.
Her gittiğim yerde söylüyorum. Türkiye ekonomik, kültürel, askeri olarak birinci sınıf bir ülke. Bu durum yadsınamaz. Ama bu işin tutku kısmı. Bir de işin akıl kısmı var. Ben size bir şey sormak isterim. Birazcık Avrupa’daki durumu anlayışla karşılayabilir misiniz? Bugün Avrupa güçlü bir durumda değil. Dolayısıyla insanlar tereddüt içinde. ‘Biz gelirsek daha güçlü olursunuz’ diyebilirsiniz. Ama taktir edersiniz ki biraz zamana ihtiyacımız var. Toparlanmamız lazım” diyerek sözlerini tamamladı.

6 Ekim 2010 Çarşamba

Birand: Türkiye inşaallah Amerika olur

Mehmet Ali Birand, Galatasaray Üniversitesi İletişim Fakültesi açılış dersinde
Haber: Bartu Ercan
Fotoğraflar: Duygu Odabaşı

İstanbul (GSÜ- HA) Galatasaray Üniversitesi İletişim Fakültesi’nin yeni yıl açılış dersini veren CNN TURK Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Ali Birand, ‘Çok iyi bir Üniversite’de okuyorsunuz, çok şanslısınız. Şanslı olduğunuzu şu an fark etmemiş olabilirsiniz. Ben de düşümüyordum. Fakat iş hayatında ne yaptıysam, okulda aldığım eğitimle yaptım’ dedi.


İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Dilruba Çatalbaş, Birand’ı takdim konuşmasında, Gazetecilere Özgürlük Platformu’nun açıklamasına değinerek, halen ülkemizde cezaevlerinde 48 gazeteci bulunduğunu ve 700 gazetecinin de davalar nedeniyle ceza ve tazminatla karşı karşıya bulunduğunu hatırlatarak, Türkiye’nin ifade özgürlüğü açısından halen dünyada 122. sırada bulunduğunun altını çizdi.

Galatasaray Üniversitesi İletişim Fakültesi 2010-2011 öğretim yılına başlarken, Aydın Doğan salonunda gerçekleştirilen, "Türkiye son 10 yılda nereden nereye geldi?" konulu ilk dersi veren Mehmet Birand, Türkiye’nin büyük bir dönüşüm içerisinde olduğunu anlattı. Geçmişin geride kaldığını, geleceğin Türkiye’sinin çok farklı olduğunu belirten Birand, bağnazlıktan bir an önce kurtulmak gerektiğini vurguladı.


Prof. Dr. Dilruba Çatalbaş
 Değişime örnek vererek yıllar önce sanatçı Ahmet Kaya’nın uğradığı saldırıya gönderme yapan Birand, ‘ Çok yıpratıcı, kötü bir durumdu . Çok fena oldum. Haber geldiği zaman olayın üzerine gitmememiz gerektiği tembihlendi’ diye o günlerin zorluklarını anlattı. Bugünün Türkiyesi’nin ise çok farklı olduğunu, ifade özgürlüğünün gelişme gösterdiğini öne sürdü.


Konuşmasında Kürt sorunu ve PKK‘ya da yer veren Birand, sorunun silahla değil, siyasetle çözülmesi gerektiğini vurguladı. Siyasetçilerin bu çözüme sıcak bakmadığını, ‘Bunca insan öldü. Bunun bir karşılığı olmalı’ düşüncesinin hakim olduğunu söyledi. Çözümün toplumların birbirlerini anlamasında yattığını, anlama kavramanın içselleştirilmesi gerektiğini savundu. Bu düşüncelerin Üniversitelerde başlatılması gerektiğini anlatan Birand, sorunların eğitimle çözülebileceğini ifade etti.



Türkiye İran’laşmaz

Öğrencilerin sorularını da yanıtlayan Birand, bölgesel politikalar İran, ABD nükleer savaş gibi konulara ilişkin düşüncelerini anlattı. Birand, İran konusunda, “Türkiye kesinlikle muhafazakarlaşacak ama İran gibi olmayacak” dedi.

Bir öğrencinin Türkiye’nin Amerikanlaşmasına ilişkin kaygılarını belirttiği sorusu üzerine de Birand şöyle konuştu:

“Türkiye inşaallah Amerika oluyor. Eğer fakir kalmak istemiyorsanız, diyet ödemeden zenginleşme olmuyor. Diyeti hep halk öder, özelleştirmede de halk öder, zenginleşiyorsak hiç değilse ben risk aldım ama benden sonrakiler, torunlarının torunları zengin olacak” diye düşünmek lazım şeklinde konuştu.






4 Ekim 2010 Pazartesi

Geleceğin gazetecileri Bab-ı Ali Şenliği’nde kaygılarını anlattılar





Haber ve fotoğraflar: Cansu Güneş SEFEROĞLU


İstanbul ( GSÜ_HA)  Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin düzenlediği “Geleceğin Gazetecileri Konuşuyor” adlı panel İstanbul’da bulunan 9 üniversiteden gelen öğrencilerin katılımı ve TV 8’den Gökmen Karadağ’ın sunumuyla gerçekleşti. 3. Bab-ı Ali şenliği kapsamında yapılan panelde Yeditepe, Marmara, Bilgi, İstanbul Ticaret, Bahçeşehir, Galatasaray, Kadir Has ve Maltepe Üniversiteleri’nden öğrenciler mesleğe yönelik beklenti ve kaygılarını anlattı. Galatasaray Üniversitesi’nden katılan Burcu Aydındağ ve Mizrabi Cihangir Balkır, stajın ücretsiz köleliğe dönüştüğünü ve medyanın tek sesli olduğunu belirttiler.


Geleceğe yönelik oldukça kaygılı olduklarını söyleyen geleceğin gazetecileri, özellikle medyadaki stajyer öğrencilere bakıştan ve meslekteki güvencesiz, sigortasız çalışma şartlarından duydukları rahatsızlığı belirttiler. İyi gazetecilerin öldürüldüğünü ve ifade özgürlüğünün kısıtlandığını öne süren öğrenciler, internet gazeteciliğinin ve blogların biraz olsun bu tabloyu yıktığına işaret ettiler.



İletişim fakültelerinde verilen eğitimin önemli olduğunun altını çizen Burcu Aydındağ, staj zorunluluğu olmamasına rağmen bir televizyon kanalında staj yaptığını belirtti ve ‘Basında staj demek bir çoğumuz için ücretsiz kölelik demek. Ayrıca stajyer yoğunluğu da çok fazla, bu yüzden staj verimli geçmiyor. Bir çok iletişim fakültesi öğrencisi var ve bunun yanında diğer fakülte öğrenci de medyada staj yapmak istiyor. Bu durum medya patronları tarafından fırsata çevriliyor.’ dedi. Ümitsizliğe sürüklenmelerinin nedeninin, medyadaki tekelleşme ve gazetecinin emeğinin karşılığını alamadan sendikasız çalışmaya itilmesinin sonucu olduğunu söyledi.



Gazetecilerin özgünlüğünü ortaya koyamadığına işaret eden Mizrabi Cihangir Balkır, nasıl bir gazeteci olduğu sorusunun hangi medya organında çalıştığına göre şekillenmesini eleştirdi. Ana akım medyanın tek tip bir söylem geliştirdiğini, aynı kelimeleri ve cümleleri kullanarak genel kabul gören ifadelere yer verirken radikal söylemi dışladığını ifade etti. Gazetecilerin özgürlüğünün sınırlı olduğunu belirten Balkır sorunun çözümünde alternatif medya organlarının etkili olabileceğini savundu. Gazeteciliğe üretici olarak katılım konusunda, toplumun her sınıfından insanın bulunmadığının altını çizerken her sorunun eleştirisiin gazeteciye yüklenmemesi gerektiğini, okuyucunun da eleştirel bir bakış açısıyla haberlere yaklaşmasınıi vurguladı.

 


Sektörel sorunların yanı sıra İletişim Fakülteleri’ndeki sorunların da irdelendiği panelde, üniversitelerdeki yüksek kontenjanlar ve bütçe azlığı eğitimin önündeki temel sorunlar olarak öğrenciler tarafından öne çıkarıldı. Gökmen Karadağ ise kontenjanların ilk olarak özel radyo ve kanalların kurulmasıyla doğan ihtiyacı karşılamak üzere arttırıldığının ancak zamanla arz talep dengesinin değiştiğini, özel radyo ve televizyonların ihtiyacının çok üstünde öğrencinin mezun olduğunu belirtti.