Avrupa Günleri’nde konuşan Fransa’nın Avrupa işlerinden sorumlu Devlet Bakanı Pierre Lellouche enerji dünyasında iyi bir diyalog geliştirmek için Türkiye’nin AB ile işbirliğinin önemli olduğunu vurgulayarak Ermenistan ile hazırlanan protokolü ve yaşanan gelişmeleri olumlu bulduğunu belirtti. Avrupa Günleri’nde yoğun olarak enerji politikalarının serbestleştirilmesi, denetimin arttırılması ve etkinliğin sağlanması gerektiğinin altı çizildi.
Haber: Ceyda Ulukaya – Pınar Yurtsever
Fotoğraflar: Mızrabi Cihangir Balkır
Avrupa Günleri’nin açılışında Fransa’nın Avrupa işlerinden sorumlu Devlet Bakanı Pierre Lellouche “Dublin sonrasında Lizbon Anlaşması” başlıklı konuşma yaptı.
Lizbon Anlaşması’nı Avrupa’nın küreselleşmeyle yüzleşmesi olarak niteleyen Lellouche, projenin, küresel krizden çıkış, göç, çevre ve güvenlik sorunları çerçevesinde bir işbirliği projesi olduğuna değindi. Lellouche, enerji dünyasında iyi bir diyalog geliştirmek için Türkiye’nin AB ile işbirliğinin önemini vurgularken Akdeniz Birliği’nin de bir Avrupa dinamiği yaratmadaki rolüne dikkat çekti.
Türkiye-Fransa ilişkilerinin AB üyeliği sorunsalına indirgenemeyeceğinin altını çizen Bakan, Ermenistan ile hazırlanan protokolü ve yaşanan gelişmeleri olumlu bulduğunu ifade etti.
Enerjide kaynak çeşitliliği daha sağlıklı
Dünya Enerji Konseyi Türk Milli Komitesi Yönetim Kurulu Üyesi Necdet Pamir, enerji politikalarının güvenlik, sanayi, ekonomi ve tarım politikalarıyla birlikte örgütlenmesi gerektiğini vurguladı ve ekledi:
“Türkiye gaz ihtiyacında yüzde 63 oranında Rusya’ya bağımlıdır. Enerji arz güvenliği bakımından bu oranın yüzde 30’u aşmaması gerekir, kaynakları çeşitlendirmek önemli.”
TÜSİAD Uluslararası Koordinatörü Bahadır Kaleağası ise Lizbon Anlaşması temelinde “AB üyesi ülkelerin hedeflerini, enerji altyapılarını güçlendirmek, enerji piyasalarını serbestleştirmek, düzenleyici kurul ve işletmeler arası işbirliğini sağlamak ve 2020’ye kadar yüzde 20 oranında enerji tasarrufunun yanı sıra mevcut enerji tüketiminin yüzde 20’sini yenilenebilir enerjiye dönüştürmek olarak sıraladı.
Enerjide devlet hala etkili bir aktör
Galatasaray Üniversitesi’nden Anlam Altay ve Sinan Yüksel ise enerji politikalarının oluşumuna Avrupa – Türk Rekabet Hukuku perspektifinden baktı. Kentleşme ve sanayileşmenin artmasıyla enerji tüketimi ve enerjiye ihtiyacın arttığını belirten Yüksel, Türkiye’de enerji politikalarının devlet tekeli üzerine inşa edildiğini ve devletin ortadan çekilmesine rağmen halen etkinliğini sürdürdüğünü vurguladı.
Enerji Piyasası Denetleme Kurulu’nun (EPDK) lisanslama faaliyetinin piyasanın serbest ve rekabete açık olma niteliğiyle çelişkili olduğunu vurgulayan Yüksel, “Ancak bu lisanslama faaliyetinin altında bir kaygı yattığını söylemek yanlış olmaz. Devlet, enerji gibi büyük altyapı gerektiren sektörlerden tekelini çektiği zaman ardında doğal tekeller bırakıyor.” dedi.
Çevre için alternatif kaynaklar ve enerjinin etkin kullanımı gerekli
Galatasaray Üniversitesi’nden Salim Sağlam, petrol üretiminin son noktası olarak tanımladığı peak oil’in enerji politikalarında tek başına belirleyici olamayacağını bununla birlikte alternatif kaynakların da bulunması gerektiğine dikkat çekti.
Craiova Üniversitesi’nden Silvia Maria Diga, AB Enerji politikası bağlamında Romanya enerji sektörünü örnek olarak ele aldı. Enerji etkinliğinin, çevre kirliliğini önemli ölçüde azalttığını vurgulayan Diga, etkinliği artırmak içinse denetimlerin yoğunlaştırılması gerektiğini vurguladı. Romanya’da 1990 yılından günümüze kadar sürdürülebilir enerji stratejileriyle ilgili yaklaşık 400 yasa çıkarıldığını, bu yasalar çerçevesinde ulusal bir komisyon kurulduğunu belirten Diga “Enerji tüketiminin etkinliği en yeni teknolojilerin kullanımına ve denetimlerin etkin bir şekilde yapılmasına bağlıdır. Romanya Avrupa’daki enerji stratejilerinde önemli bir yere sahiptir ve Arnavutluk, Bosna-Hersek, Sırbistan ve Türkiye’nin de içinde bulunduğu diğer ülkelerle birlikte bir oluşum kurularak bölgesel değerlerle bir strateji oluşturulmalıdır.” dedi.
Paris II Panthéon Üniversitesi’nden Eleonora Russo “Avrupa enerji politikası önündeki yasal engeller” başlıklı konuşmasında sağlam bir hukuki temelin eksikliğinden, enerji politikalarını düzenleyen EUROTOM ve CECA anlaşmalarının marjinal bir nitelik taşıdığını dile getirdi.