Nazar boncuğu takma, tahtaya vurma, ağaca çaput bağlama, Noel Baba, ölünün üstüne bıçak koyma, loğusa kadınların başına kırmızı kurdele bağlaması, merdiven altından geçmeme ve daha birçokları. Gündelik hayatımızda bilmeden yaptığımız tüm bu ritüellerin kaynağının Şaman kültürüne dayandığını biliyor muydunuz?
Haber: Pınar Yurtsever
Fotoğraflar: Burcu Çakır
GSÜ-HA(İstanbul) Galatasaray Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden Yrd. Doç. Dr. Nebahat Akgün Çomak ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden Yrd. Doç. Dr. Ali Faik Demir’le yeni çıkan kitapları “Şaman ve Türk Dünyası” üzerine konuştuk. Şaman kültürüyle ilgili basit, kolay anlaşılabilir, kısa ama belgelere dayanan bir kitap yazma fikriyle yola çıktıklarını söyleyen Ali Faik Demir, “Ben Türk dünyasıyla ilgili dersler veriyorum. Türk kültürünü oluşturan en önemli unsurlardan biri de Şaman inancıdır. Bu konuda basit, anlaşılabilir ama aynı zamanda belgelere, kaynaklara dayanan bir el kitabı yoktu. Kitap, bu ihtiyaçtan ortaya çıktı. Nebahat Hanım da Türk dili üzerine araştırmalar yapıyor. O da aynı eksiklikleri yaşıyordu. Bu konudaki bilgilerimizi bir araya getirdik, araştırmalar yaptık ve yaklaşık 2 – 2,5 senelik bir çalışmanın sonucunda da herkesin anlayabileceği, görsel malzemesi bol ama bilimsel bir formatta olan, belgelere dayanan bu kitabı ortaya çıkardık.” dedi
“Şaman, doğayla birlikte olmak anlamına geliyor”
Şaman kavramının genelde bir din olarak algılandığını belirten Nebahat Akgün Çomak ise aslında şaman kavramının bir inanış biçimi, bir deneyim “doğayla birlikte olmak” anlamına geldiğini, kitabın kapağındaki Adem ile Havva figürüyle de buna vurgu yapıldığını belirtiyor. Kitabın isminde Şamanizm yerine Şaman kelimesinin kullanılmasına dikkat çeken Ali Faik Demir ise “Şaman’ı insanlara kılavuzluk eden bir önder, doğayla iletişim kuran kişi olarak aldık. Şamanizm diyerek bunun bir din olarak algılanmasını istemedik. “ diyor. Kitapta Şaman’ın sadece Türk dünyasına özgü bir şey olmadığına, Sibirya ve Orta Asya’dan çıkan bir kavram olmasına rağmen bugün Latin Amerika’da, Afrika’da, Avustralya’da ve pagan inançların olduğu tüm kültürlerde Şaman figürünün yansımalarının yer aldığına vurgu yapılıyor. Ali Faik Demir bu durumu Şaman kavramının evrensel bir şey olması ve kılavuzluk veya yardımcılık anlamına gelmesiyle açıklıyor.
“Şaman unsurları toplumsal hafıza sayesinde günümüze kadar geldi”
Nebahat Akgün Çomak’a göre ise evrensel olan Şaman, farklı coğrafyalarda, aynı temel noktada birleşmesine rağmen kültürlere göre harmanlanmış bir olgu. Çomak bu durumu toplumsal bilinç kavramıyla açıklıyor: “Ağaçlara çaput bağlama, doğum yapan kadınların saçına kırmızı kurdele bağlaması, nazar boncuğu, tahtaya vurma, merdiven altından geçmeme, kandiller, tütsü yakma gibi tüm bu ritüellerin nereden geldiği belli değil. Birçoğumuz bunları yaparken nereden geldiğini bilmiyoruz. Aslında bunların hepsinin kaynağında Şaman kültürü var ve toplumsal bir bilinç sayesinde günümüze kadar taşınmış.”
Her sene yılbaşı kutlamaları sırasında Şaman kültüründen gelen birçok özelliğin su yüzüne çıktığını belirten Çomak, “Son günlerde çok tartışılıyor Noel’in benzerinin Türk kültüründe de olduğu. Noel’de çam ağacına bir şey asma, aslında Şaman kültüründe ağaca çaput bağlama geleneğinden gelir. Noel Baba, Hızır figürünün bir yansımasıdır.”
Alevilik ve Şamanizm
Kitapta bir de “Alevilik ve Şamanizm İlişkisi” başlıklı bir bölüm yer alıyor. Bu bölümde Aleviliğin bir din mi mezhep mi olduğunu tartışmaktan ziyade iki kültür arasındaki ilişkiye dikkat çektiklerini söyleyen Ali Faik Demir, “Alevilik çok hassas bir konu. Bu konuda uzman değiliz. Ancak Şaman kültürünün yansımalarının Alevilikte de görüldüğünü söyleyebiliriz. Örneğin Alevi dedeleri o yörenin, o bölgenin insanlarına kılavuzluk yapan kişileridir. Şaman da aynı şekilde, belli bir yörenin insanları içinde sözüne güvenilen, kılavuz olarak görülen kişidir.”
Kitap altı dile çevriliyor
Nebahat Akgün Çomak’ın orijinal dillerinden Manas Destanı, Dede Korkut Hikayeleri, Göktürk Kitabeleri’ni okuması, semavi dinlerin kutsal kitapları üzerine yapılan çalışmalar, Kazakistan ve Kırgızistan ziyaretlerini de kapsayan yaklaşık 2,5 yıllık çalışmanın ürünü olan kitaba ilgi ise büyük. Kitap şimdiden İngilizce, İspanyolca, Rusça, Estonca, Kırgızca ve Azerice olmak üzere altı dile çevrilmeye başlanmış. Kitabın yazarları da kısa zamanda gelen bu yoğun ilgiden oldukça memnun.