Yüzyıllardır güzelliğin sembolü olarak tanımlanan kadın bedeni, egemen popüler kültürün dayattığı “güzel kadın” imajıyla baskı altına alınıyor. Kadın bedeni üzerinde dönen bu oyunlar, “Dişilik, Güzellik ve Şiddet Sarmalında Kadın Bedeni” başlıklı bir kitapla irdeleniyor.
Haber : Pınar Yurtsever
GSÜ-HA (İstanbul) Galatasaray Üniversitesi İletişim Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Yasemin İnceoğlu’yla editörlüğünü Yeditepe Üniversitesi’nden Yard. Doç. Dr. Altan Kar’la birlikte yaptığı Dişilik, Güzellik ve Şiddet Sarmalında Kadın ve Bedeni başlıklı yeni kitap hakkında konuştuk. İnceoğlu, yedi farklı makaleden oluşan kitabın, kadın ve bedeni üzerindeki yaptırımları eleştirel bir yaklaşımla sorguladığını ifade ediyor.
Kadın bedeninin yüzyıllardır güzellik kavramıyla özdeşleştirildiğinin altını çizen İnceoğlu, kadın bedenine yönelik şiddetin açıktan veya gizli olarak iki şekilde gerçekleştiğini belirtiyor. Egemen kültürün belirlediği güzellik normlarını içselleştiren kadın, kendi üzerinde baskı kurarak gizli bir şiddet oluşturuyor. Kitap, kadın bedeninin maruz kaldığı açıktan veya “güzellik” söylemi sayesinde gizli olan bu ikili şiddet olgusunu çok yönlü bir şekilde inceliyor.
“Estetik operasyonların kaynağı narsizm ve Narkisos Miti’ne dayanıyor”
Kitabın üçüncü bölümünde yer alan “Yeni Güzellik İkonları: İnsan Bedeninin Özgürlüğü mü Mahkûmiyeti mi?” başlıklı, Prof Dr. Yasemin İnceoğlu ve Yard. Doç. Dr. Altan Kar tarafından hazırlanan makalede, popüler kültür tarafından idealize edilen “güzel kadın” ile kadının kendi bedeni arasındaki sıkışmışlık inceleniyor. Makalenin teorik temeli, Türkiye’de yaşayan ve estetik operasyon yaptırmış 30 kadınla yapılan derinlemesine görüşmelerden elde edilen sonuçlarla destekleniyor. İnceoğlu, kendini güzel görmek isteyen ve bu sebeple estetik operasyona başvuran kadınların durumunu, Freud’un narsizm kavramına ve Yunan mitolojisinin Narkisos Miti’ne dayandırıyor:
“Aynada kendini güzel görmek isteyen kadın, aslında bilinçaltında başkalarının gözünde güzel görünmek istiyor. Kadın tamamen bir sıkışmışlık içinde; kendi bedeni var bir de arzulanan ‘öteki’ beden var.”
“Yeni bir yüz, yeni bir hayat”
Yapılan saha çalışmasında “Güzel kadın nedir?” sorusuna verilen cevapları hatırlatan İnceoğlu, popüler kültürün uyguladığı dayatmayı şu sözlerle açıklıyor: “Kadınların çoğu güzel kadın kavramını tanımlarken bazı meşhur isimlerin adını verdi. Bu da medyada kullanılan güzel kadın imajıyla örtüşüyor. Kadınların estetik operasyona gitme nedenleri farklı olsa da hepsinin altında yatan ortak bir istek var: Yeni bir yüz, yeni bir hayat”
Kitabın bir diğer bölümünde ise yine Galatasaray Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden Doç. Dr. Nilgül Tutal Cheviron’un “Cadılar Sevimli Olabilir” başlıklı makalesinde, 2000’li yıllardan beri çektiği filmlerde kahraman olarak sadece kız çocuklara yer veren Japon Yönetmen Hanou Miyazaki’nin filmleri ele alınıyor. Prof. Dr. Esin Küntay da makalesinde cinsel istismara uğrayan kız çocuklarının maruz kaldığı travmaları ve kadını ikincil konuma iten toplumsal bakış açısını irdeliyor.
Marmara Üniversitesi’nden Prof. Dr. Belkıs Kümbetoğlu da küçük yaştan beri terbiye ve yola getirme amacıyla başlayan ve ilerleyen yıllarda farklı şekillerde devam eden şiddetin, kadının kendi bedenine yansıyan değersizlik duygusunu ve kadının bedenini algılayışını tartışıyor. Marmara Üniversitesi’nden bir başka öğretim üyesi Doç Dr. İnci User ise biyoteknolojik gelişmelerin kadın bedeni üzerindeki etkilerini ele alarak, bu gelişmelerin kadının anne olma sürecini etkileyerek anne-bebek arasında yaşanabilecek olası aksaklıkları ileri sürüyor.
Yard. Doç. Dr. Altan Kar ve Dr. Sevgi Kesim ise dayatılan güzellik baskısı karşısında toplumsal ve psikolojik çelişkiler yaşayan kadının kendini yok etme sürecini inceledikleri makalelerinde, Koreli Yönetmen Kim Ki Duk’un Zaman filmini de analiz ediyor. Kitabın son bölümünde ise Yeditepe Üniversitesi’nden Yard. Doç. Dr. Dilek Torunoğlu’nun güzellik ve çekiciliğin çalışma yaşamında nasıl konumlandığını inceleyen makalesine yer veriliyor.