22 Nisan 2010 Perşembe

Hukukçular Günü’nde Anayasa taslağı tartışıldı

Geleneksel hale gelen Galatasaraylı Hukukçular günü bu sene 20 Nisan Salı günü Galatasaray Üniversitesi Oditoryumu’nda gerçekleştirildi. Konuşmacılardan Prof. Dr. Necmi Yüzbaşıoğlu, Prof. Dr. Süheyl Batum ve Doç. Dr. Ümit Kocasakal’ın yeni anayasa taslağını tartıştığı toplantıya, öğrencilerin yanı sıra Galatasaray Lisesi ve Galatasaray Üniversitesi mezunu hukukçular katıldı.

Haber-Fotoğraf: Mizrabi Cihangir Balkır

GSÜ-HA(İstanbul) Galatasaraylı Hukukçular Günü kapsamındaki “Yeni Anayasa Taslağı” başlıklı toplantının açılışını yapan Prof. Dr. Hamdi Yasaman, Galatasaraylı Hukukçular Günü’nün sürekliliğinin önemine değindi ve bu vesile ile Galatasaray hukuk dünyasında, tüm kuşakları birleştirmek, tanıştırmak, Galatasaray camiasının görüşlerini öğrenmek ve tartışmak amacında olduklarını belirtti.

Toplantının ilk konuşmacısı Prof. Dr. Süheyl Batum sağlıklı bir anayasa yapma sürecinin nasıl olması gerektiğinden bahsettikten sonra Türkiye’yi anayasa değişikliğine götüren dinamiklere değindi:

“Anayasa bütün sorunları çözmez ama bütün talepleri dile getirir. Bugün Türkiye’de anayasa yapılırken ya dış dinamikler ya da iktidarın talepleri belirleyici oluyor. 2004’te herkes eşittir, kadın erkek de eşittir diyen bir değişiklik yapıyorlardı, Cemil Çiçek’e eşitlik maddesini öyle değiştirmeyin, kadın için de erkek için de % 40 kota olsun dedim. Çiçek ‘AB şu an istemiyor, gerek yok.’ dedi.”

İspanya, İtalya ve Afrika ülkelerini örnek göstererek demokrasi kültürü gelişmemiş, sanayileşememiş, darbelerden çıkmış ülkelerde bile katılımcı çoğulcu bir anayasanın çok şeyi değiştirdiğini belirten Batum, bugün tasarlanan anayasanın, küresel sermeyeye sendikalar olmaksızın istediği gibi hareket edeceği bir çerçeve çizeceğini söyledi. Avrupalı bürokratların Türkiye’deki anayasa değişikliği sürecinden memnun olduğunu ancak kendi ülkelerinde bu anayasayı kesinlikle istemeyeceklerini belirten Batum, konuşulan anayasa taslağının Türkiye’yi demokratikleştirmeyeceğinin altını çizdi.

Taslaktaki parti kapatma hususuna da değinen Batum bu maddenin Anayasa’ya aykırı olduğunu belirtti ve meclise girmiş partiyle meclise girememiş parti arasında ayrım yapıldığını söyledi.

Batum’dan sonra söz alan Doç. Dr. Ümit Kocasakal da ilk olarak anayasanın yapılış şekline değindi. Anayasaların toplumsal uzlaşma metinleri olduğunu belirten Kocasakal, paket halinde oylanacak taslağın %60’la kabul edilmesi durumunda nasıl toplumsal uzlaşma metni olduğunu söyleyebiliriz? diye sordu ve şunları ekledi:

“12 Eylül Anayasası bir dikta anayasasıydı, evet ama bu da bir dikta anayasası. O plesibitti, bu da plesibit. Kaldı ki değiştirdikleri 82 Anayasası değil. 82 Anayasası’nın üçte biri zaten değiştirildi.”

Demokrasilerin özünde, yasama ve yürütmenin gücünün kısıtlanmasının olduğunu ve bunu da yargının yapacağını söyleyen Kocasakal, tabii olarak yargıda kast sisteminin bulunduğunu ve bunun bağımsızlığının güvencesi olduğunu söyledi. Anayasa taslağıyla ilgili birçok çarpıtmanın yapıldığını söyleyen Kocasakal bunlardan bir tanesinin de darbecilerin yargılanması olduğunu aktardı. Geçici 15. Madde’yi kaldırarak darbecilerin yargılanamayacağını ekleyen Kocasakal, bunu herkesten çok istediğini ama bu değişiklikle mümkün olmadığını savundu.

Toplantının son konuşmasında Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Nemci Yüzbaşıoğlu anayasa değişikliği sürecinde uzlaşının önemi üzerinde durdu. Otoriter, devleti ön plana çıkaran, insan haklarını önemsemeyen 82 Anayasası’nın 1995 ve 2001 değişiklikleriyle özgürlük ve demokrasi bağlamında Avrupa standartlarına yakın bir seviyeye geldiğini söyleyen Yüzbaşıoğlu, bugün eksik olanın hukuk devleti sac ayağı olduğunu belirtti. Önerilen tasarının ise bu konuda 82 Anayasa’sından bile geride olduğu savunan Yüzbaşıoğlu, 1995 ve 2001 değişikliklerindeki partiler arası uzlaşmaya değinerek katılımcı, özgürlükçü ve çoğulcu anayasa talebini dile getirdi.

Anayasa sadece siyasetçilerin işi değil

Türkiye’nin temsil sorununun Anayasa hazırlığı sürecinde de ortaya çıktığını söyleyen Yüzbaşıoğlu, Türkiye’nin demokratikleşmesinde en büyük engelin her kesimin söz hakkının olmaması ve dolayısıyla %10 seçim barajı olduğunu sıkça tekrarladı.

Tasarının Anayasa’ya aykırılıklar barındırdığını savunan Yüzbaşıoğlu, 175. madde gereği birbirleriyle bağlantılı maddeleri beraber, alakasız olanları ayrı oylamak gerektiğinden usulde hata var gerekçesiyle bu tasarının Anayasa Mahkemesi’nden dönmesinin olağan olduğunu söyledi.

Anayasa değişikliğinde birçok faydasız değişiklik yapılarak büyük bir reform yapıldığı yanılsaması yaratıldığını ifade eden Yüzbaşıoğlu, esas itibariyle değişikliğin üç madde üzerinde şekillendiğini vurguladı. Parti kapatma, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu ve Anayasa Mahkemesi ile ilgili değişikliklerin altını çizen Yüzbaşıoğlu diğer değişiklikleri makyaj olarak gördüğünü söyledi:

“Parti kapatma zorlaştırılmıyor, imkansız hale getiriliyor. Parti kapatma demokrasi için bir güvencedir. Küçük partilerden çok büyük partilerin kapatılması zorlaştırılıyor. Asıl tehlike büyük partilerdir. Bunların yanında kapatılan parti yeniden kurulamaz maddesi de kaldırılıyor.”

Yargının demokratik meşruiyeti tartışmasına da değinen Yüzbaşıoğlu, demokratik meşruiyetin yasama ve yürütme için aranabileceğini, Anayasa Mahkemesi’nin bireyin hak ve özgürlüklerini koruyabildiği ve otoritenin gücünü kısıtlayabildiği ölçüde meşru olduğunu belirtti. Yasama ve yürütmenin ise %10’luk seçim barajı nedeniyle demokratik meşruiyetinin tartışmalı olduğunu söyleyen Yüzbaşıoğlu, Türkiye’de asıl gericiliğin yüzyıl öncesinden kalma çoğunlukçu demokrasi anlayışı olduğunu söyledi.