12 Nisan 2010 Pazartesi

“Söyleme yansıyan, olumsuz hafızanın yerleşik boyutu”

Nefret Suçları ve Nefret Söylemi konferansının ilk gününde, GSÜ’den Ar. Gör. Ceren Sözeri “Türkiye’de Ulusal Gazetelerde Nefret Söyleminin İzlenmesi” çalışmasını tanıttı, Prof. Teun Van Dijk ise iktidarın söylem yoluyla zihinler üzerinden sosyal aksiyonları denetlediğini söyledi.

Haber-Fotoğraf: Ceyda Ulukaya

“Bir arkadaşım, doğum yapan eşini ziyarete giden Türk komşusu, çiçeği doktora verince epey şaşırmıştı. Dedi ki, ‘Türkler bizim gibi değil’, ‘Neden?’ dedim, ‘Bu bizim yapmadığımız bir şey’ dedi.

Uluslararası Hrant Dink Vakfı’nın 9-11 Nisan tarihlerinde Bilgi Üniversitesi Dolapdere Kampüsü’nde gerçekleştirdiği “İnciten Sözler Yarayan Fiiller: Nefret Söylemi ve Nefret Suçları” konulu uluslararası konferansa katılan eleştirel söylem analisti Prof. Teun Van Dijk “bizim gibi olmayana” karşı söylemin gündelik pratikler sonucunda oluşan zihinsel temsiller üzerinden nasıl yerleştiğine değindi. Galatasaray Üniversitesi’nden (GSÜ) Dr. Ceren Sözeri ise Hrant Dink Vakfı ortaklığında yürüttüğü “Türkiye’de Ulusal Gazetelerde Nefret Söyleminin İzlenmesi” çalışmasını sundu.

Medya izleme projesine, “şiddet ve ayrımcılık yerine bir arada yaşamı ve çok kültürlülüğü üreten bir medyaya nasıl ulaşabiliriz?” sorusuyla başladıklarını açılış konuşmasında aktaran Özlem Dalkıran, sekiz ay boyunca inceledikleri 24 ulusal gazetede etnik ve dini kimliğe dayalı nefret söyleminin daha fazla olduğuna değindi.

Büyük harf, ünlem işaretleri nefret söyleminin imlası

Nefret söylemi içeren haberlerin söylem analizini 4 kategoride inceleyen GSÜ’den Sözeri ise, Ermeni ve Kürtleri hedef alan ve düşmanlık-savaş söylemi içeren haberlerin çoğunlukta olduğunu söyledi ve ekledi:

“Genel olarak Türkiye’de gazetecilerin bakanlara ölçülü yaklaştıklarını biliriz. DTP’li milletvekillerine karşı direkt hakaret diyebileceğimiz bir üslup benimseniyor. Sözcü gazetesinin “Şehitler Burada, Kalleşler Meclis’te” manşeti buna açık bir örnek. İnternet yorumlarıyla gittikçe yaygınlaşan, öfkeyi ifade ederken büyük harfe başvurulması ya da üst üste ünlem işareti kullanımı da bu tarz söylemlere eşlik ediyor.”

“Göç trenle, gemiyle değil; dalga halinde gelir”

arselona’da Pompeu Fabra Üniversitesi’nde ders veren Hollandalı söylem analisti Prof. Teun Van Dijk ise, söylemi kontrol etmenin dolaylı olarak insanların zihinleri üzerinden sosyal aksiyonlarını denetleme anlamına geldiğini söyledi:

“Söylem metinden ibaret değil, bağlamı da okumak gerekir; çünkü bir şey okuduktan sonra aklımızda kalan detay, metnin zihinsel temsili, aslında subjektif bir şey. Göçmenlerle ilgili olarak negatif bir hafızaya sahip olunmasının bir nedeni de bu. Metaforlar dahi önemli, göç trenle, gemiyle değil, göç dalgası olarak gelir. Olumsuzlukların tekrarı, genelleme ve abartılar, ilgili kişi veya gruba yönelik oluşan olumsuz tavrın ön-koşuludur. İdeoloji böylece yerleşik bir boyut kazanır ve iktidara hizmet eder.”

Konferans, katılımcıların soruları etrafında ifade özgürlüğü ve nefret söyleminin sınırları tartışmasıyla son buldu.

Van Dijk’ın çalışmaları için bakınız: www.discourses.org

Uluslar arası Hrant Dink Vakfı hakkında ayrıntılı bilgi için: http://www.hrantdink.org/index.asp