Libération gazetesinden Marc Semo, geçen yıl çıkan “Boğaz’ın Devrimi” isimli kitabının söyleşisinde, AKP’nin demokratikleşmenin temelini yapılandırmaktan çok kırdığını, buna rağmen karşısında somut bir politik muhalefet bulunmamasını ikinci bir şansa çevirebileceğini söyledi.
Haber: Ceyda Ulukaya
Fotoğraf: Mizrabi Cihangir Balkır
GSÜ-HA (İstanbul) Libération gazetesi yardımcı yazı işleri müdürü ve dış haberler sorumlusu Marc Semo, Fransız Kültür Merkezi’nin davetlisi olarak, dün (3 Kasım) Galatasaray Üniversitesi’nde Boğaz’ın Devrimi (La Révolution du Bosphore) isimli kitabıyla ilgili söyleşiye katıldı.
Semo’nun, 2002 yılından bu yana Türkiye’nin yaşadığı dönüşümü konu eden yazı ve röportajlarının bir araya getirilmesiyle oluşan kitabının “AB’ye giden uzun yolda demokratikleşme gerçekten bir sosyal değişme mi, illüzyon mu anlamak için zengin bir analiz” sunduğunu söyleyen Prof.Dr. Ahmet İnsel, kitabın isminin 2004’te Daniel-Cohn Bendit’in İstanbul’da Yeşiller Partisi toplantıları sırasında “Berlin Duvarı’nın yıkılmasından sonra bu da Boğaz’ın devrimi” benzetmesinden esinlendiğini söyledi.
“İçerdeki ve dışarıdaki söylemler birbirine uymuyor”
AKP iktidarının politik İslam ve demokrasi söylemlerinin Avrupa tarafından kimliğine ve sınırlarına bir meydan okuma olarak algılandığını söyleyen Semo, AKP’nin demokratik reform girişimleri ve söylemleri arasındaki çelişkilere dikkat çekti: “AKP’nin içerdeki ve dışarıdaki söylemleri birbirine uymuyor. 2004 itibariyle başlayan müzakere sürecinde, insan haklarından bahsederken, kamusal alanda başörtü meselesine hakiki bir çözüm üretmedi. Demokratikleşme süreci her daim lafta kaldı.”
Semo, AKP’nin özellikle politik-ekonomik anlamda zor bir dönemden geçerken reformları gündeme getirdiğini söylerken, dönemsel çıkarlara göre reformların içeriğinin de değiştiğini vurguladı: “Irak’taki savaş sırasında, üç milletvekilinin oyu olmasaydı, AKP’nin militarist atmosferden nasıl çıkılacağını tartışmaya pek niyeti yoktu. Bu anlamda demokratikleşmenin temelini yapılandırmaktan çok kırdığını görüyoruz.”
Semo, tüm olumsuzluklarına rağmen AKP’nin şansını koruduğunu sözlerine ekledi: “AKP’nin karşısında ciddi, somut bir politik karşıtlık, demokratik, modern bir muhalif güç yok. Bu da onun için ikinci bir şansa dönüşebilir.”
Demokratikleşmenin “modernleşme misyonerleri olan Kemalistler tarafından değil de, öyle ya da böyle ülkedeki muhafazakar güçler tarafından yürütülmesini ilginç bulduğunu söyleyen İnsel de, AKP’nin mevcut demokratik reformların ötesine geçecek gücü ve cesareti olup olmadığı sorusuyla söyleşiyi sonlandırdı.