6 Kasım 2009 Cuma

“İki farklı Türkiye’yi yazdım"

Sunucu ve gazeteci Ece Vahapoğlu, türbanlı ve başı açık iki genç kızı anlattığı “Öteki” adlı kitabını konuşmak için Galatasaray Üniversitesi’ndeydi.

Haber – Fotoğraf: Mizrabi Cihangir Balkır

GSÜ-HA (İstanbul) Öteki isimli ilk romanı Ekim ayında piyasa çıkan Ece Vahapoğlu Galatasaray Üniversitesi İşletme Kulübü’nün düzenlediği söyleşide öğrencilerle bir araya geldi. “Öteki” gazetecilik ve sunuculuk yapan Ece Vahapoğlu'nun dördüncü kitabı.

Vahapoğlu, Öteki’nin medyada anlatıldığı gibi iki kızın lezbiyen ilişkilerini konu almadığını, kitabın ana hattını daha çok türbanlı ve başı açık iki kızın birbirlerine yakınlaşması ve ötekine olan önyargılarının kırılması olduğunu anlatarak, karar verme sürecini şöyle özetledi:

“Hırvatistan Türkiye maçını izliyordum. Türkiye gol atınca Hasan Doğan’ın eşi protokolde seviniyor, yerinde zıplıyordu. O an keşke orada başı açık bir kadın olsaydı diye düşündüm. Spiker ise bir kadının gole böyle sevinmesinin ne kadar güzel olduğunu anlatıyordu. Aynı anda aynı duruma çok farklı iki tepki. Acaba ben çok mu önyargılı bakıyorum diye düşündüm. O anda bir fikir geldi aklıma. Türkiye'de iki tane kadın var. Biri türbanlı diğeri başı açık. Bu ikisinin hikayesini anlatmalıyım dedim kendi kendime ve karakterleri, kurguyu düşünmeye başladım. Sonra tabi maçı falan izleyemedim.”

“Türbanlı karakteri yazarken zorlandım”

Vahapoğlu kitabı yazarken başı açık kendisine benzeyen karakteri yazarken büyük bir keyifle ve kolayca yazdığını ancak türbanlı karakter konusunda çalışması gerektiğini anlattı:

“Başı açık karakteri kolayca yazdım. Türbanlı karakteri bir türlü yazamıyorum. Türbanlı tanıdığım bir kişi bile yok. Bir sürü kitap okudum. Bir davete geç kalmıştım, türbanlı bir kızın yanı boştu sadece. ‘Seni Allah gönderdi bana’ dedim. Sonra anlattım türbanlı bir kızı yazıyorum diye. Herşeyi ona sordum. Nasıl namaz kılıyorsun nasıl ağda yapıyorsun manikür yaptırıyor musun? Kız İstanbul'da yaşamıyordu. Haftasonları İstanbul’a geliyor bana herşeyi anlatıyordu.”

İran'a ve daha sonra çıktığı yurtdışı seyahatlerinde kapandığını belirten Vahapoğlu Türkiye’de başörtüsü taktığında ise başta çok utandığını ifade etti.

“İstinye Park'a gittim kapanarak. İlk yarım saat kafamı kaldıramadım. Yanaklarım yandı. Sonra beş buçukta namaza kalktım. Ama hepsini büyük bir keyifle yaptım."

Söyleşide türbana bakışının değiştiğini belirten Vahapoğlu:
“Artık daha ılımlı bakıyorum. Eskiden türbanlı kız görmek hoşuma gitmiyordu. Hatta yazı yazmıştım. ‘Üniversiteye türbanla girilmemeli’ diye, nasıl ilkokulda hepimiz önlük giydiysek üniversiteye de başı açık girmek gerekir. Ama öte taraftan kapananın da inancı, ne yapsın? Bilemiyorum. Sonuçta bir çözüm sun deseniz sunamam. Mesela bugün bir ‘punk’ görünce de bir garip oluyorum. Bu insani bir şey. Saçlarımı sarıya boyamadan önce sarı saçlılara karşı önyargım vardı mesela. Farklı olanı bize benzemeyeni garipsiyoruz.”