20 Kasım 2009 Cuma

“Bir olay Atatürk döneminde geçti diye körü körüne savunulmamalı”


İşletme Kulübü’nün daveti üzerine Galatasaray üniversitesi öğrencileriyle buluşan Gazeteci – Yazar Hıfzı Topuz, Atatürk’ün çok önemli işler yaptığını ancak bir olay Atatürk döneminde gerçekleşti diye onu körü körüne savunmanın yanlış olacağını belirtti.

Haber-Fotoğraf: Pınar Yurtsever

GSÜ-HA (İstanbul) Galatasaray Üniversitesi İşletme Kulübü tarafından düzenlenen “Cumhuriyet’ten Meşrutiyete Türkiye” başlıklı söyleşiye katılan Gazeteci – Yazar Hıfzı Topuz romanları ve anılarına geniş yer verdiği söyleşide, güncel meselelerle ilgili fikirlerini de paylaştı.

Söyleşide Atatürk’le ilgili anılarını ve araştırmalarını anlatan Topuz, Atatürk’ün kitaplara verdiği önemi vurgulayarak “1949 yılında Ankara’daki Atatürk Kitaplığı’na gitmiştim. Neler okuduğunu merak ettim. Kitapların birçoğunu altını çize çize okumuş. Kitaplığın eski müdürünün anılarında geçiyor, cepheye giderken bile yanında kitap götürüyormuş.” dedi.

Atatürk’ün anti-emperyalist olduğunu ancak anti-kapitalist olmadığını ve özel mülkiyete karşı çıkmadığını belirten Topuz, Kürt açılımıyla ilgili bir soru üzerine de “Çok nazik bir konu. Ancak ben bu konuda pek umutlu değilim; çünkü dışarıdan empoze edilen bir şey. Keşke gerçek bir açılım olsa” yanıtını verdi.

CHP Milletvekili Onur Öymen’in son günlerde çok tartışılan ifadeleri ile ilgili soru üzerine ise kendisinin de ufak bir araştırma yaptığını belirten Hıfzı Topuz, “Onur’u severim, çok kibar bir kişidir. Bence Dersim meselesini bilmeden konuşmuş. Konuyu ben de çok iyi bilmiyorum ancak şunu söyleyebilirim; Atatürk bu ülke için çok yararlı şeyler yapmıştır, ancak bir olay Atatürk döneminde geçti diye onu illa ki savunmak zorunda değiliz.” dedi.

Romanları tarihe ışık tutuyor

Gazeteciliğe 1947 yılında Akşam gazetesinde başlayan ve birçok farklı kademesinde çalışan Topuz, 25 yıl boyunca UNESCO’da çalıştıktan sonra Ercan Arıklı’nın bir dergi çıkaralım diyerek kendisini çağırmasıyla Türkiye’ye gelerek yazarlığa başlama hikayesini şöyle anlattı:

“Önceleri hep iletişim üzerine kitaplar yazıyordum. Arkadaşlarım ‘bir roman yazsana’ dediler. Ben önceleri cesaret edemedim, hepsi önemli romancılardan oluşan arkadaşlarım vardı, onların arasında yazmayı garipsedim. Meyyale isimli ilk romanım tuttu ve gerisi geldi. Ben pembe dizi gibi romanlar yazmadım, tarihi konularda ilgilendim. Bunu yaparken de ağır, ağdalı bir dille ve birçok Arapça Farsça kelimeden oluşan kaynakları bugünün diline çeviriyorum.”